MALUM ŞAHIS
Ülkemizin gündemini birkaç haftadır Pazar günleri yayınlanan malum şahsın videoları oluşturmaya başladı artık. Konuşmalar iktidardaki bazı grupları ve onlardan nemalananları fazlasıyla etkiledi.
Peki ne anlatıyordu da bu malum şahıs insanlar sürekli bekler oldu söyleyeceklerini. Aslında bildiğimiz şeylerdi. Devlet Bankasından kredi çekenler, geri ödemeyenler, aracılık edenler, ihale zenginleri, kaçakçılar, durduk yere milyoner olanlar, devletin imkanları ile halkı dolandıranlar, rüşvetler, baskılar, kirli işler… Anlatılanlar zaten bildiğimiz şeyler de peki neden bu denli inandırıcı oldu ve sanki doğrulanmış oldu. Düşünüyorum ve vardığım sonuç, bu işleri yapan ve birlikte yapan birinin anlatıyor olması olayları inandırıcı kılıyordu.
Öyle ya bir tarafta oy verdiklerimiz ve bizi yönetsin diye seçtiklerimiz, diğer tarafta kirli işlerin karanlık tarafın lideri konumundaki bir şahıs… Güvendiğimiz ve inandığımız kişi ise oy verdiğimiz ve demokratik yollarla seçtiğimiz kişiler değil de, karanlık tarafta ve nerede olduğu bile belli olmayan kişi…Üstelik bu kişinin anlattıkları her duyduğumuzda bu da olmuş deyip, olmuş mu demeye bile gerek duymayışımız beni asıl şaşırtan. Tek düşündüğümüz ne oldu da bunları anlatıyor, araları neden bozuldu da böyle ayrı gayrı düştüler…
Haklarında konuşulan kişi ve gruplar ise cevap verdikçe daha çok batıyor, verdikleri tüm cevaplar çürütülüyor ve bize iftira atılıyor demekten başka bir argüman bulamıyorlar. Hala o cevaplara inanmak isteyen insanlar da iftira atıyorlar söyleminden başka bir inandırıcılık bulamıyorlar…İnsan onlara bir yandan üzülüp, diğer yandan hala mı demekten kendini alamıyor…
Son 15 yıldır hala mı dediğimiz ve gözümüzün önünde olup biten onca olay varken insan bu soruyu kendine sorunca da şaşırıyor. İnsanın aldanarak yaşaması ve gözlerini sıkıca yumması sadece bir menfaat ilişkisi olarak da adlandırılamaz bence. Korku, endişe, gelecek kaygısı, ne olacağını bilmeme, alışma, sinme, kabullenme, vazgeçme olabilir. Fakat güven duymadığımız ve söylediklerine hiçbir şekilde inanmadığımız bir yönetim anlayışı bizi daha ne kadar idare eder kestirmek zor. İnanmış gibi yapmaya devam eden insan toplulukları hangi son noktada pes eder bilinmez. Fakat ülkenin gerçeklerini kirliliğin en derininden gelen biri tarafından haykırılması ve bu haykırışların güvene mazhar olması trajikomiklikte geldiğimiz son nokta olsa gerek….