FATSA DOĞA VE ÇEVRE DERNEĞİ
FATSA DOĞA VE ÇEVRE DERNEĞİ 18 Eylül Cuma günü ALTINTEPE MADENCİLİK’in 10 Eylül 2020’de ve maden sahasını genişletmek için yayınlanan ve itiraz süreci başlayan ÇED RAPORU’NA Karşı bir kampanya başlattı. Bu kampanya ÇED OLUMLU RAPORU’nun verilmemesi ve ÇED’in iptalini amaçlayan bir kampanyadır.
Kampanya sürecinde hazırlanan itiraz dilekçeleri maden çevresindeki köylerden yaklaşık 500 kişi tarafından imzalanıp, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Ordu İl Müdürlüğü’ne gönderildi. Yine Fatsa Doğa ve Çevre Derneği olarak gerekli yerlere dilekçeler gönderildi.
Fatsa Doğa ve Çevre Derneği ÇED ropruna İtiraz Kampanyası Çağrısı ve Bilgilendirme metninde;
Fatsa Doğa ve Çevre Derneği olarak Ordu İli Fatsa ilçesi sınırlarında planlanan İR: 19438 ve İR: 22460 Ruhsat Nolu Altıntepe Altın Madeni İşletmesi Kapasite Artışı ve Atık Barajı Projesi ile ilgili hazırlanan 10.09.2020 tarihli ÇED Raporuna ilişkin aşağıdaki hususları kamuoyunun dikkatine sunuyoruz; Dernek olarak daha önce bilim kurulumuz tarafından siyanürlü altın madenciliğinin yarattığı tahribat ile ilgili, Aralık 2019 tarihinde madenin faaliyete geçtiği Bahçeler Köyü/Mahallesi çevresinden, madenin etrafındaki derelerden, bu derelerin kavuştuğu Elekçi Irmağından analiz amaçlı toprak (sediment) ve su örnekleri alınmış ve bu araştırma sonuçları kamuoyunun dikkatine sunulmuştur. Yapılan sonuçlar göstermektedir ki maden ve çevresinde var olan ağırmetal kirliliği kabul edilebilir limitlerin çok üzerinde ve tüm canlı yaşımı için %50 toksik eşik değerini aştığı yapılan çalışmalarla ortaya konmuştur.
2019 yılında ilgili madenin Çevre Şehircilik Bakanlığı´na kapasite artım başvurusu yapması sonrası Derneğimiz bu çalışmayı yaparak madencilerin kamuoyuna beyan ettikleri “MADEN ÇEVREYE HİÇBİR ZARAR VERMİYOR” taahhüdünün doğruluğunu araştırarak, doğal zenginliklerimiz ve tarımımız için son derece önemli olan bu konuda kamuoyuna gerçeğin ne olduğunu açıklamak olmuştur. Sonuçlar konu ile ilgili öngörülebilir tüm limitlerin dışında Siyanürlü Altın Madenciliğinin; Bölgede tüm canlı yaşamı için bir tehdit oluşturduğu gerçeğini gözler önüne sermiştir.
Tüm bu çalışmalar sonucu ilgili kurumlara yapılan başvurular sonucu bir açıklama bile yapılmamış; var olan kirlilik ve madene yakın köylerde ki içme sularında limitin çok üstündeki ağır metal varlığı ile içme suları için verilen içilemez raporu bile, denetimden sorumlu ÇEVRE ŞEHİRCİLİK İL MÜDÜRLÜĞÜ tarafından reddedilmektedir.
Durum böyle iken, ilgili maden şirketinin var olan maden alanını 2 (iki) katına çıkarmak için dosyasını Bakanlığa sunması ve bunun ilgili Bakanlık tarafından onay görüp ilana çıkılması ve duyurulması KABUL EDİLEMEZ!!!
Ayrıca tüm bu kirliliğe rağmen ilgili raporda, kullanılan siyanür miktarının 30 tondan 220 tona çıkarılması ve akıl almaz bir şekilde ADT adı altında, Fatsa ilçesinden 5 km uzaklıkta denizden 200 m yükseklikte 242.000 m2 alana sahip 50 m derinlikte 2.750.000 m3´lük bir ATIK BARAJI yapılması KABUL EDİLEMEZ. Kamuoyunun ve halkın görüş ve itirazlarından ve kamuoyu tepkisinden kaçınmak için halkın katılım toplantısında ve duyurularda bahsedilmeyen bu konu gizlenilmeye çalışılmış ve yine ÇED rapor onay sürecinin son aşamasında itirazlar için çok az vakit varken bu barajın varlığı raporun detaylarında ortaya çıkmıştır. Unutulmamalıdır ki Karadeniz Bölgesi aşırı yağmur alan, sel ve heyelan riskinin yüksek olduğu bir bölgedir. Küresel ısınma ve iklim değişikliği ile bu riskler daha yıkıcı bir biçimde hayatımızın parçası olmaktadır. Ağustos 2020´de Giresun Dereli’de olan sel felaketi unutulmamalıdır.
Gizli kapaklı kapılar ardında, aklın, bilimin ve mühendisliğin dışında, kar hırsına göre dizayn edildiği belli olan bu raporlar kamuoyunun da denetiminden uzak tutulmaya çalışıldığı açıktır. 2013 yılında bilimsel olarak tartışılması gereken, yaşamsal bir konu olan siyanür madenciliğini siyasal bir tartışmaya çevirerek, toplumda destek bulmaya çalışan madenciler unutmamalıdır ki; ‘Bilimsel gerçeklerin her ne şekilde üzeri örtülmeye çalışılırsa çalışılsın, eninde sonunda ortaya çıkmak gibi bir huyları vardır.’ Bu sebeple 2013 yılında ÇED raporunda yazılı birçok taahhüdün yerine getirilmediği ve bu rapora dair bilimsel itirazların ne kadar gerçek olduğu ortadadır.’ Denilmektedir.
Bakanlık tarafından açıklanan ÇED raporunun Fatsa’da yaşanan gerçeklikle hiçbir ilgisi yoktur. 2013´te onaylanan ÇED raporu ile 2020’ de Fatsa’mızın yaşadığı gerçekler çok farklıdır.
Unutulmamalıdır ki; anayasamızın 56. maddesi açıkça; “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devlet ve vatandaşların ödevidir” demektedir. Anayasal haklardan aldığımız yetki ve sorumluluğa istinaden;
Pandemi ve salgın hastalık sebebi ile doğanın bir kez daha kıymeti ortaya çıkmışken bu süreçte bir araya gelmenin riskleri göz önünde bulundurularak, İtirazlarımızı ilgili kurumlara (online) olarak iletmeye çağırıyoruz.
İtiraz kampanyasına tüm Fatsa’lıları, fındık üreticilerini, madenden zarar gördüğünü düşünen tüm insanlarımızı, yine buralı olup bir gün köyüne dönmek isteyen gurbetçilerimizi kısaca; Bu projeden zarar gören tüm insanlarımızı ve vatandaşlarımızı kampanya destek olmaya; bir ağaca bir fındık dalına bir arıya can olmaya, doğasına toprağına ve vatanına sahip çıkmaya davet ediyoruz.