BARO BAŞKANLARI
Geçtiğimiz hafta içinde gündeme damgayı Baro Başkanlarımızın eylemi vurmuştur. Siyasi iktidarın ele geçiremediği çok az sayıdaki kalelerden bir tanesi de barolardır. Yasal görevleri gereği hukuku savunurlar. Bu da ülkede yargıya güveni % 37 lere kadar düşürmüş olan siyasi iktidarın pek hoşuna gitmez. Bu nedenle iki de bir temcit pilavı gibi baroları ele geçirmek için yasal düzenleme tehditlerini gündeme getiriler. Defalarca geri adım atmak zorunda kalmışlar ve vaz geçmişlerdir. Bugünlerde yeniden aynı tehdit gündeme gelmiştir. Yapılmak istenen ve izlenen yolu burada detayları ile anlatsam pehlivan tefrikası gibi haftalarca bu köşede sadece bu konuyu yazmam gerekir. Yıllarca İstanbul Barosunun komisyonlarında, TBB delegeliği görevlerinde de bulunan birsi olarak tüm oluşumları yakından takip eden bir kişiyim. Baro Başkanlarımızın eylemlerini canan gönülden destekliyorum.
Ülkemizde yargıdaki avukatların yeri maalesef anlaşılamamıştır. Yargılama esnasında yargıç ve savcı gibi avukat da yargının bir ayağıdır. Savcının, yargıcın olmaması durumunda nasıl yargılama olmuyorsa, avukat olmadan da tam bir yargıdan bahsedilemez. Avukatın bu önemini bilmeyenler hafta içinde avukatlara yapılmaması gereken hareketler yapmışlardır. Yandaş medyada Baro Başkanlarının haklı eylemi hak ettiği ölçüde haber bile yapılmamıştır. Detayları hemen hemen hiçbir kanalda verilmemiştir. Burada bizzat başkanlardan aldığım bilgileri de paylaşmak istiyorum. Baro Başkanlarının yağmur altında kalmaması için gönderilen çadırlar kurdurulmamış, battaniyeler alandan geri çevrilmiştir. Baro Başkanlarına gece projektörler yakılarak maskesiz yakalayıp ceza kesmek için tuzaklar kurulmuştur. Tuvalete gittikleri pastaneye hem gidişlerinde, hem dönüşlerinde kimlik kontrolü yaparak taciz edip yıldırma politikası izlenmiştir. Hizmet veren pastaneye para cezası kesilerek taciz edilmiştir. Çevredeki ihtiyaç giderilecek esnafa baskı yapılarak iş yerleri kapatılmıştır. Amaç eylemden vaz geçirmek için her yönden gözdağı vermektir. Buna en güzel mesajı Muğla Baro Başkanımız vermiştir. ‘’Bunlar bizim kalbimizin gözünü görmüyorlar. Biz burada hukuk için mücadele ediyoruz. Kalbimizin gözü o kadar büyük ki asla korkutamazlar.’’ Diyerek dik bir duruş içinde olduklarını vurgulamıştır.
Sonunda bu dik duruş kazanmıştır. Ellerinde polis, asker, yargı, bütçe, siyasi iktidar, kısacası tüm güçleri bulunduranlar hak ve hukuk gücüne dayanan Baro Başkanları karşısında geri adım atmak zorunda kalmışlardır. Dünyadaki en büyük gücün haklılık gücü olduğu sabır ve direnç sayesinde bir kez daha kanıtlanmıştır. Yapılan hukuksuzluklar er veya geç ortaya çıkmaktadır. Ergenekon davasında, balyoz davasında ve benzerlerinde olduğu gibi… Ankara’da 200 m yürütülmeyen Baro Başkanlarına yapılan hukuksuz müdahale de 26 saat sonra ortaya çıkmış, haksızlık yapanlar tarafından anlaşılarak geri adım atılmıştır. Bu arada hatasını anlayıp geri adım atamanın da bir erdem olduğunu vurgulamak isterim. Keşke bu erdem dirençli, bilinçli avukatlara yapıldığı gibi başka kesimlere de yapılabilse…
.jpg)
