Hayat Kısa...
Türkiye bu kadar "vasıfsız" bir meclisi daha önce görmemiştir.Hazıfalarınızı yoklayınız; ön plana çıkan,toplumsal olaylara ve siyasete tepki veren,her kesimin tanıdığı birçok isim görürdük ortalıkta.Şimdi ise sadece Cumhurbaşkanı,Başbakan ve diğer parti liderlerini görebiliyoruz.Siyasetteki bu tıkanıklığın sebebinin de bu durum olduğunu yabana atmamak gerek...
Esnaf ve sanatkar kan ağlıyor.1 Kasım da beklenen oy oranı sonrasında istenen "istikrar ve güçlü hükümet"hiçbir sorunu çözememiş gözüküyor.Doğuda çatışmalar, ekonomide yüksek kredi faizleri ve dalgalı döviz,yine en güvenli liman olarak gayrimenkulü ön plana çıkarıyor.Yatırım,istihdam ve büyüme yerine,"garanti yaşamayı"tercih ediyoruz ve alıp bekliyoruz...
Siyasetin çözmesi gereken sorunları başka mecralarda,adaletin uygulanması gereken yerde de "zor kullanmayı" devreye sokarak,olumlu sonuç bekliyoruz.Yani sürekli yanlış yola sapıyor ama buna rağmen doğru adrese varmayı bekliyoruz.Ülkenin ve vatanın ortak menfaatlerini değil,kişisel menfaatler ve egomuz bize yol gösteriveriyor...
Şehirlerin imarını"utanma duygumuzu yitirdiğimiz için ve ahlakını kaybetmiş yöneticilerle idare edildiğimiz için" perişan etmiş durumdayız.Yaşadığımız alanlara yaptığımız bu zulüm,esasında ömrümüzü kısaltıyor ya farkında değiliz.kendimizle de barışık değiliz ve dolayısıyla da toplumla da barışık değiliz.Sadece tüketmeye ve yok etmeye odaklanmış durumda azgın bir vahşi gibiyiz...
Bir arada yaşamayı,sosyal hayatı anlamayı ve gereklerine uymayı,kendini geliştirmeyi başaramadığımız sürece,hayat kalitemizi ve mutlu yaşamayı asla ve asla beklemeyin.Hayatın gerçekten kısa olduğunu ve tek amacın "hoş bir seda"bırakmak olduğunu anlamamız maalesef 60 yaşını buluyor.Dilerim henüz bir ayağımız çukura girmeden de hayatın gerçeklerini anlayalım.İyi bir yaşam herkesin hakkıdır...