Görüntülenen Sayı: 2127
2803 | Yayım Tarihi: 16 Mart 2012 Cuma
  • Ana Sayfa
  • Haberler
  •  Spor 
  • Köşe Yazarları
  • Bunları Biliyor musunuz?
  • Vefatlar
  • Güneşlik
  • Dost Siteler
  • Künye
  • İletişim
  • Son Sayı
Ana Sayfa » Köşe Yazıları » ÜÇ DÖNEM VE ÜÇ LİDER

ÜÇ DÖNEM VE ÜÇ LİDER

Mehmet Şeref KİBAR

Mehmet Şeref KİBAR

bilgi@gunesgazetesi.net
Facebook'ta Paylaş

  Üç dönem ve üç lider yazısına başlamadan önce: Bu üç dönemden önce Türkiye’nin yapısına bir göz atmak lazım. 1946 seçimleri: Ben o tarihte 13 yaşındayım. Bu seçimler güya Türkiye’deki seçimlerin, ilk demokrasi seçimleri. Demokrat Parti kurulmuş ve ilk seçim yapılacak. O tarihte ben de Halk Partiliyim. Bizim aile tüm halk partiliyiz. Mahallemizdeki caminin önünde toplandılar. Bitişik köyden Şakir Çavuş yakasındaki Halk Parti rozetiyle ortaya çıktı. Arkadaşlar ben Halk Parti’nin delegesiyim, Halk Partisi’ne oy verecekler gelsin benden oylarını alsın dedi. Millet gidip oylarını aldı ve sandığa atıldı. Demokrat olduğu bilinen insanlar da var. Bunlar oylarını geceleyin dağıtmışlar. Herkes oyunu cebinde gizlemiş, onlar da sandığa gidip oy atıyorlar. Burada bir durum daha var. Birbirlerine muhalif insanlar ayrı partilerde saflaşmışlar. Köydeki gruplaşma partilere yansımış. Oy kullanılması bittikten sonra: Sandık heyeti sandığı alıp camiye girdiler. Biraz sonra çıktılar. 15 kadar oy DP’ye çıktı. Belki onun yirmi katı kadar da CHP sine çıktı. Zaptın bir sureti caminin duvarına asıldı. Sandıkla diğer evraklar da Fatsa’ya götürüldü. Benim gördüğüm: CHP delegesinden oy almadan sandığa atılan oylar tahmin ediyorum 15’ten çok fazla idi. Demokrat denilen insanlar sürtüşmeye girmedi. Dağıldılar, 1950 seçimleri ise ekseriyet usulüyle yapıldı. Bu seçimin özelliği olarak az fark yapan ilin tüm milletvekillerini alıyor. CHP’ si çok az milletvekili çıkarabildi.

İsmet Paşa ekseriyet usulü seçimi nasıl olsa ben az da olsa fark yaparım, çoğunluk benim olur diye düşünmüştü. Bu gerçekleşmedi: Aşırı derecede kıtlık vardı. Bu gün fındık bahçesi olan arazilerin neredeyse tamamına yakını mısır ekildiği halde bazı insanların mayıs ayında mısırı tükeniyordu. İlk fındık toplama yevmiyeleri yaklaşık 1,5 - 2 kg. mısır bedeli kadar ancak vardı. Köylüler genelde kıl keçilerini sağıyordu. Bu hayvanların da iki-üç ay kadar sütü olurdu. Tereyağı da çok pahalı olduğu için fakirler alamazdı. O dönemin yerli ırk ineklerid e ancak 2-3 kg. kadar süt verebiliyordu. Margarin yağı yoktu. İnsanların bir bölümü sadece tuzla yağsız yemek yiyordu. Şehirlerde buğday ekmeği karne ile veriliyordu. İkinci Cihan Savaşı’na gireriz diye İsmet paşa buğdayları silolarda yahut gömülü alanda çürütmüştü. Bu çürük buğdaylar denize  dökülmüştü. İş sahası yoktu. Bizim bölgenin insanı Gelemen (Bafra) devlet üretme çiftliğinde çalışıyordu. Burada tarım işçiliği çok ucuzdu.
 
İnsanların çok büyük bir bölümü 12 TL. yol parasını ödeyemez: Çevre karayollarında 1,5 metre yol döşerdi. İnsanlar çadırlarını ve kumanyalarını alırlar, yamaçlardan topladıkları taşları kendi çekiçleriyle kırar yolu döşerlerdi. İşi bitirenler sekiz gün sonra köylerine gönderiliyordu. O tarihlerde Türkiye’de karayolları böyle çalışıyordu.  Bir de hayvan vergisi  vardı. Kıl keçilerinin vergisi 1,75 krş’tu. Koyun da böyle idi.  Ancak çok büyük hayvan bakıcılarının sürüleri kışın Bafra’ya, yazın Karagöl ve emsali yaylalara giderdi. Bunların arasında büyük sürüler de vardı. Toprak ağaları gibi bunlara da ağa denilirdi. Diğer büyük baş hayvanların yapağısı (yün) yok diye yanılmıyorsam seksen kuruştu. Bu hayvanlar saklanamazdı. Vergileri ödenirdi. Hayvanların vergisi ödenmiş mi diye kontrol eden memurlara sırgatcı denirdi. Bunlar aniden evleri basarlar küçük baş hayvanların evin içinde gizlenmiş olabileceğini kontrol ederlerdi. Bazı keçilerin ağızları bağlanıp hasta insan diye yatağa yatırıldığı rivayet edilirdi.
Gazeteci rahmetli İsmail Hanikaz, seçim propagandasında: “Arkadaşlar CHP’sine oyumuzu vermiyeceğiz. Bize keçilere baba dedittirdi” diye konuşmalar yapardı. Olayı şöyle anlatırdı. Bir gün keçi evde sağılırken, sırgat memurları eve yaklaşıyormuş. Ev sahibi keçinin ağzını bağlayıp yatağa yatırmış. Yorganın aralığından da  keçinin sakalının ucu görünüyormuş. Sırgat memuru sormuş, “burada kim yatıyor” demiş.  Ev sahibi de “babamdır ,hasta” demiş. Rahmetli Hanikaz “CHP’sine oyumuzu vermiyeceğiz. Bize keçilere baba dedirttirdi” derdi. Her seçimde ilk konuşması buydu.
(devam edecek. İnşallah)

Yalnızca aboneler yorum yazabilir.

Abone Bilgileri

Abone girişi yapınız
Abone Kodu:
Parola:
Şifrenizi almak için tıklayın

  • Hava Durumu
  • Arşiv


Kaynak: Meteoroloji Genel Müdürlüğü






 Güneş Gazetesi © 2005-2025 Her hakkı saklıdır.