Çerkez Soykırımını Unutmuyoruz

21 Mayıs 1864’te Kafkasya, Anadolu ve Ortadoğu’yu sonsuza dek değiştiren bir felaket gerçekleşti. Kuzey Kafkasya’nın kadim halklarından Çerkezler, Rus Çarlığı’nın yüzyıllardır süren emperyalist ve sömürgeci istila dalgası karşısında yenilgiye uğradılar.
Yıllarca zor şartlarda ve kendisinden çok daha güçlü olan Çarlık ordularına karşı kadim ülkelerini savunan Çerkezlerin katledilmesi acılı bir son değil, daha da acılı felaketleri getiren bir sürecin, on yıllara yayılan ve etkileriyle bugün de devam eden Çerkez Soykırımı’nın başlangıcıydı. Rusya, sağ kalan Çerkeslerin çoğunu dönemin Osmanlı coğrafyasına sürdü.
Kafkasya’dan Osmanlı topraklarına uzanan büyük sürgün yolculuğu, hem Karadeniz’den geçerken hem Anadolu’ya yerleştirilme süreçlerinde salgın hastalıklar ve zorlu koşullar nedeniyle büyük sayıda ölüme yol açtı. 19. yüzyılın modernleşen ve merkezileşen Osmanlı devleti, Çerkesleri, büyük bir nüfus mühendisliği projesi doğrultusunda, kendisi için sorunlu Müslüman ve Müslüman olmayan toplulukların bulunduğu yerlere, bir emniyet supabı olarak yerleştirdi. Böylece Çerkezler binlerce yıllık efsanevi ülkelerinden kopmakla kalmadılar, imparatorluk coğrafyasının Balkanlar’dan Filistin’e uzanan her bölgesine dağıtıldılar, birbirlerinden koparıldılar. Ülkelerine geri dönme çabaları, hem güç yaşam koşulları hem de her iki devletin çıkardığı zorluklarla engellendi.
1864 Sürgünü hem önce hem de sonra gerçekleşen, bugün bilinçsizce hepsine Çerkes dediğimiz farklı Kuzey Kafkas kavimlerinin Anadolu’ya göçleriyle devam etti. Hem Anadolu’nun o günden bugüne gelen tarihi hem de Osmanlı ve ardından Türkiye Cumhuriyeti’nin asimilasyoncu siyasetleri, çoğunluğu tarihsel anavatanından uzakta, Türkiye ve OrtaDoğu coğrafyasında yaşayan Çerkezleri kendi kimliklerinden uzaklaştırdı. Tek tipçi ulus devlet yaklaşımı, Çerkezlerin ve diğer Kuzey Kafkasya halklarının farklı etnik kimlikten gelmelerini, farklı dillere sahip olmalarını kabullenmek istemedi. Çerkezler buna rağmen direndiler ve bugün dillerini öğretebilmek, tarihlerine ve kültürlerine sahip çıkabilmek istiyorlar.
Bu kimlik mücadelesini zorlaştıran bir unsur daha var: Kafkasya da Türkiye Çerkezlerinin güdüminden çıkmak bilmiyor! 21 Mayıs 1864 tarihi ile sembolleşen “Çerkez Soykırımı”nın ardından Kafkasya'ya bir türlü huzur gelmedi. Rusya'da rejimler değişse de Kafkasya'ya ve Kafkasyalılara bakış açısı hiç değişmedi. Putin'in Rusya'sı Çerkes Soykırımı'nın 150. yıl dönümünde soykırımın sembol şehri Soçi'de, geçtiğimiz Şubat ayında gerçekleştirdiği “Soçi Olimpiyatları” ile Çerkeslerin yarasını bir daha kanıtmış oldu. Çerkezlerin gerçekleştirdikleri tüm itirazlara rağmen gerçekleşen olimpiyatların ardından Kafkasya'da baskılar da artmış durumda. Bir güvenlik bölgesi haline getirilen Kafkasya'da Çerkezlere yönelik baskılar, tehditler, cinayetler bitmek bilmiyor. Bu yaşananlar Çerkez Soykırımı'nın etkileri itibariyle halen devam ettiğinin en büyük göstergesi olarak vicdanları kanatmaya devam ediyor.
Biz Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi olarak, tüm halkların kendilerini dilleri, kültürleri ve inançları ile birlikte serbestçe ve eşitçe ifade edebileceği, yaşayabileceği bir demokrasinin kurulması gerektiğine olan inat ve inancımızla; Çerkeslerin bu konudaki duyarlılığını paylaşıyor ve Rusya Federasyonu’nu, Çerkez Soykırımı’nı tanımaya ve bugün Kafkasya'da gerçekleştirdiği baskı politikasını değiştirmeye çağırıyoruz. Aynı doğrultuda, Türkiye’deki Çerkezlerin kendi dilleriyle eğitim ve yayın yapabilme taleplerinin karşılanmasını istiyoruz. Ortak tarihimizin ve bu topraklardaki yaşamı birlikte var etme mücadelemizin üzerimize yüklediği sorumlulukla, “alanlarda birleş, soykırımla yüzleş!” diye haykıran Çerkeslerin yanında olduğumuzu belirtiyoruz. Soykırıma maruz kalan her Çerkez ve Kuzey Kafkasyalı’nın anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Fatsa ilçe Eş Sözcüleri
Gülizar ŞENDUR
Gül ATABAY