GÜRCİSTAN’DA KIRIK BİR AŞK HİKAYESİ
GÜRCİSTAN’DA KIRIK BİR AŞK HİKAYESİ
12.Yüzyıl Dünya Esir Ticaretinin serbet olduğu yıllardır. Bu esir ticareti 1789 da Fransız ihtilaline kadar sürdü. İşte o yüzyıllarda, Gürcistan’dan gürbüz çocuklar, güzel kızlar kaçırılır, bu günkü Çoruh Nehri’nin Karadenize birleştiği deltada insan tacirlerine satılır. Bizim aşk hikayemiz burada başlar. Aftandil ve Tariel adlı ikiz kardeşler ayrı ayrı yerden kaçırılır. Bunlar birbirinden habersiz aynı kızı TİNA’yı severler. Daha sonra bir şekilde bir savaşta karşı karşıya gelirler. Kollarındaki dövmeden (Kavgaları sırasında) birbirlerini tanırlar.
İki kardeş bir araya gelmiştir. Ama bir şekilde çocukken aşık oldukları kızı görünce birbirlerinden habersiz aynı kıza aşık olduğunu anlarlar. Ve bu iki kardeşin hayatlarında ikinci mutsuzluk dönemi başlar. Bu hikaye Gürcülerin kutsal kitabı sayılan ASLAN POSTLU ADAM (VEBHİS DĞAVOSANİ) kitabında binlerce satır şiir olarak ŞOTA RUSTAVELİ tarafından yazılarak anlatılır.
Şimdi burda duralım. Aynı yüzyılda kural 12. DAVİDİN oğlu yoktur. Torunu tamara tahta geçer. O devirde Gürcistan, sanatta,kültürde,ticarette en parlak günlerini yaşadı. Bu hikaye yani ALTIN POSTLU ADAM İtalyanların DANTE (Yazar-Şair) sine eş tutulan ŞOTA RUSTAVELİ tarafından kraliçe TAMARAYA yazılmış gizli aşk şiiridir.
Kısacası bir şairin kıraliçesine olan gizli aşkıdır. Tamara da bu aşka cevap veremez. Çünkü kraliçede olsa Rusların etkisi altındadır. Rus çarının ona layık gördüğü bir Rus ile evli olmak durumundadır. Ayrıca Gürcü geleneklerine göre fakir bir erkek zengin ve asil bir kızla evlenemez. Kahraamanımız fukara şair ŞOTA RUSTAVELİ aşkını açıktan söyleyemediği şiirleri ile ölür. Kraliçe ŞOTA’nın kendisine olan aşkını anlar ama o da kimseye söyleyemez.
Dünyada insan Kraliçede olarak yaşasa onun da bir ömrü vardır. Sonunda o da ölür. Cansız bedeni altın bir tabuta konur. Kendi vasiyeti üzerine bilinmeyen bir yere gömülmesini ister. Kraliçenin tabutunu saraydan bilinmeyen bir yere götürüp defnetmek için 11 savaşçı çıkarır. 11 savaşcı tabut beraberlerinde saraydan çıkarken bir daha o yaşadıkları saraya canlı giremeyeceklerini bilirler. Altın tabuttaki kraliçenin naaşını bilinmeyen bir yere gömerler. Tekrar geri döndüklerinde sarayın kapısının girişinde saray muafızları tarafından oklanarak öldürülürler. Tamara’nın mezarının yeri o savaşçılarında öldürülmesi ile bu gün bile kimse tarafından bilinmemektedir.
Sota Rustaveli ye gelince onun heykelleri bütün şehirlere dikilir. Resimleri, şiirleri tüm ders kitaplarına konur ve bugünkü Gürcistan’ın en popüler şairi olarak gönüllerde yaşar. Kraliçe Tamara ise Gürcü toplumunun gönlünde hala en sevilen insandır. O toplumun tarihindeki en saygın yönetici olarak kalır. Nasıl günümüzde ATATÜRK’ün de Kırık ve gizli aşkları olmuşsa Kraliçe Tamara ve Şota nın da böyle kırık ve hüzünlü aşk hikayesi vardı.
AZİZ NESİN VE DEMİRTAŞ CEYHUN’UN GÜRCİSTAN MACERASI
Hazır Gürcistan yazmış iken yukarıdaki yaşanmış gibi bir anektodla bitirelim. Türkiyenin Nato’ya girmek istediği yıllarda Demirtaş Ceyhun ve Aziz Nesin özel bir izinle Gürcistan’a gezmeye giderler. Kendilerine Türkçe bilen bir mihmandar verilir. Bir kaç günlük gezi sonunda mihmandar misafirlerin şerefine yemek verir. Mihmandar şamata olarak masada yaptığı konuşmada Türkler tarih boyunca Gürcistan’a kız almak (Kaçırmak) için girdiler. Simdi de herhalde NATO yu kız sanıyorlar ki Nato’ya girmek için can atıyorlar.
ALTIN KIZLAR
Yeni açtığımız “SAADET HANIM BİZİM LEZZET”ler adlı mekanımızın ilk müşterileri benim tabirimle altın kızlar. Nergiz Gürsoy, Gülseren Ömeroğlu, Bedia Topaloğlu, Dursune Sarıhan, Leyla Kibar vs. gün toplantılarını bu mekanda yaparlar . Hepsi hayat dolu, hepsi görücüye çıkmış genç kız kadar şık. Otururlar hafif bir şeyler yedikten sonra (bazıları) ellerinde aksesuar olarak kullandıkları bastonları ile dışarıdaki masaya sigara içmeye çıkarlar.R00;(Sigara yasağına da teereddütsüz riayet ederler) Sonra içeri girip tatlı tatlı kalan sohbetlerine devam ederler.
İşte böyle bir toplantının sonunda benim filmdeki altın kızlardan doroti ye benzettiğim (Dursine Sarıhan’ı) eve götürüyordum. Siyah arabanın içinde parlak bembeyaz saçları çakmak çakmaz gözleri ile filmdeki doratiden çok şık bir duruşu vardı. Tam garanti bankası’nın önünden geçerken kaldırımda Aysel teyzemi gördüm., ( Haşim Bursalıoğlu’nun annesi) Rahmetli annemin de hayırsız kankası. Hemen yanında durdum. “Aysel teyze!! Haşim benim mağazadan sana namazda kullanmak için sandalye aldı dedim. (He oğlum aldı dedi.R00;Ben de yanındaki gelini Candan’ın duyacağı şekilde onu kızdırmak için “ namaz kılarken sandalye kullanıyorsun ama geçen akşam Ünye’de çakırtepedeki kına gecesinde kolbastı oynuyordun. Buna ne diyeceksin” dedim. O da bana sus sus, kimseye söyleme dedi. ben de yok kimseye söylemem gazeteye yazarım dedim, oradan ayrıldım.
Not: Herkes mekanıma geldi hayırlı olsun dedi. Annemin en sevdiği insan Aysel teyzem ziyaretime gelmediği için sitem olarak yazdım.