DONSUZ ÇOCUKLAR
Yüksek dağların arasından akan küçük derelerin kenarlarında kurulur Karadeniz'in yaylaları. Derme çatma tek gözlü evler, birbirine bitişik her zaman beraberdirler…
Yaz gelince çocuk sesleriyle dolar her yer, erkek çocukların en büyük eğlenceleri bu derelerdir. Gün dere kenarında başlar dere kenarında biter. Balık tutmak, gölet yapmak, suda çubuk yarıştırmak en güzel oyunlarıdır…
Yaylaya gelirken alınan kara lastiklerin tabanları bu oyunlara fazla dayanamaz önce aşınır, kısa bir zaman sonra da yırtılır. Artık ayakları çıplaktır çocukların, koşarken, oynarken....
Kimisininki entariden bozma, kimisininki faniladan bozma, hepi topu beş en fazla altı donla gelinen bu yaylalarda en büyük sıkıntı derede ıslanmaktır... Daha güneş tepeye çıkmadan son donunu ıslatan çocuk, annesinden son köteğini de yiyince, donsuz olarak oyuna devam eder. Her şey güneşin insafına kalmıştır artık.....
Oyunlar hep devam eder, çıplak ayak, donsuz olmak önemli değildir. Mola, sadece acıkınca verilir. Yaylaların en temel gıdası olan kaymaklı ekmek hepsinin ellerindedir. En büyük hayalleri ise kaymağın üzerine sürülecek şekerdir. Evlerde az miktarda bulunan şeker ilaç niyetine kullanılır. Bütün gün derede oynayıp üşüten çocuğun akşamki karın ağrısını dindirmek için şekerli sıcak su içirilir…
Derelerin büyüttüğü bu donsuz çocuklar al yanaklı, mangal yürekli birer delikanlı olurlar, herkesin her işine koşarlar, hiç üşenmeden, hiç yorulmadan.... Bu yaşlardaki en büyük hayalleri ise şık bir kıyafetle resim çektirmektir. İçlerinden sadece birinde bulunan bu şık kıyafet, ödünç olarak alınır her biri tarafından ve hatıra resmi çektirilir büyük bir heyecanla....
Askerlik günü gelip çatınca bütün akrabalar ziyaret edilir, helalleşilir, hayır duaları alınır. Anneleri doya doya bakmak ister son gece evlatlarına... Artık onların yolunu beklerken, atletlerine sinen kokusu yoldaştır kendilerine.. Kiminin eline kiminin saçına kına yakılarak gönderilirler peygamber ocağına…
Yüz binlerce donsuz çocuk, şehadete yürüdü bu toprakları ebedi vatanları yapmak için… Kimileri üzerinde çaputla, çıplak ayaklarıyla gitti Sarıkamış’a … Kışın en şiddetli günlerinde; yer beyaz gök beyaz iken ateşe döndü dünya, her birinin bedenini de ateşe çevirerek.....
Kimileri, bir damla suya hasret verdi son nefesini Sina çöllerinde…. Kimileri aylarca aç kaldı, çekirge yedi yine de bırakmadı son nefesine kadar Kainatın Efendisi Peygamberinin mezarını…..
‘’Ölüm indirirken gökler, ölü püskürürken yer’’ Çanakkale’de birçoğu henüz bıyıkları bile terlememiş çocuktu, etten duvar örerken düşmana….
‘’Ordular, ilk hedefiniz Akdenizdir İleri!’’ dediğinde eşsiz ve ebedi komutanları, korkusuzca atıldı her biri düşmana karşı, ne kopan koluna bakan oldu ne de parçalanan bacağına… Vatan aşkına hepsi tek yürek, tek bilek olmuştu….
Başta Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere, yakın zamanda kaybettiğimiz şehitlerimizin nezdinde, vatanı için gözünü kırpmadan şehadete koşan tüm şehitlerimize saygı ve minnetlerimle rahmet diliyorum…..


