6 LI MASA VE ANAYASA
Hafta içinde en son toplantısını yapan 6 lı masa bir Anayasa taslağı açıkladı. Çok önemli değişiklikler içeren bir taslaktı. Elbette her değişiklik maddesi ya da önerilen her madde ile ilgili olarak sayfalar dolusu kitap veya kitaplar yazılabilir. Biz burada Anayasanın tamamı üzerine değil de sadece bir maddesi üzerine görüşlerimizi açıklayacağız.
HSK dan Adalet Bakanı ve Adalet Bakanlığı müsteşarının çıkarılması:
Yeryüzündeki en ideal yönetim şekli, ismi ne olursa olsun kuvvetler ayrılığı rejimidir. Yasama, yürütme ve yargının birbirinden etkilenmemesine yönelik olan idare şeklinden bahsediyoruz. Mevcut Anayasal sistemde yürütmenin başında bulunan Cumhurbaşkanı Adalet Bakanını ve (Eski adı ile müsteşarını, yeni tanımlama ile) bakan yardımcısını atıyor, bakan ve yardımcısı da Hakimler ve Savcılar Kuruluna Başkanlık yapıyor. Yani yargı erki de yürütmeye bağlanmış oluyor. Bunun sonucunun ne olduğunu hep birlikte görüyoruz. İstediği siyasi kararı vermeyen yargıç ülkenin en batısından en doğusuna sürgün edilerek tüm yargı mensuplarına gözdağı veriliyor. Böyle bir yargı sisteminden adil bir karar beklemenin hayal olduğunu söylemek yanlış olmasa gerek. Bu durum yıllarca kanayan bir yara idi. Muhalefette olan her siyasi parti bu durumu eleştirir, iktidara gelince yargıyı eline geçirdiği için unuturdu. Her siyasi parti diyorum bu durum gerçekten de hangi siyasi parti ya da koalisyon hükümeti olursa olsun üzerine çöreklenilirdi. Bu defa daha önce iktidarda iken muhalefete düşen partiler tarafından ‘’Adalet Bakanı ve yardımcısının HSK ne işi var?’’ diye feryat edilirdi. Ben inanıyorum ki 6 siyasi parti b ir araya gelip böyle bir karar almasa olası bir iktidar değişikliğinde yine eski günleri yaşamak mümkün olabilirdi. İktidara gelecek olan parti CHP bile olsa bu durumu göz ardı edebilir, böyle bir düzenleme olmaya bilirdi. Adalet Bakanı ve yardımcısının HSK dan çıkarılması 6 lı masanın, başka bir ifade ile 6 ayrı siyasi görüşün birlikte hareket etmesinin yani ülkenin demokrasi ile yönetilecek olmasının bir başarısıdır.
Adalet Bakanı ve yardımcısının HSK’na başkanlık etmesi veya bu kurulda üye olması konusunu savunanların arkasına sığındıkları gerekçeyi dile getirmeden de geçmeyeceğim. ‘’Bu sistem sadece bizde değil başka ülkelerde de vardır.’’ Diye yerlerinde duramadan kükrerler… Bunu savunanlara hemen şunu söylemek isterim: Öncelikle kötüden örnek olmaz. Başkaları yanlış yapıyorsa biz de illa yanlış yapmak zorunda mıyız? Diğer taraftan gözden kaçan ikinci bir husus daha vardır ki başkaları bizim gibi istismar etmezler. Bu sistemin olduğu ülkelerde istifa sistemi de vardır. Birisi bir hata yaptı ise özür dileyip, istifa eder. Bizde olduğu gibi görevden affını dilemez. Bu sistemin olduğu ülkelerde bakan ve yardımcısı görevini siyasi bir silah olarak değil, ülkenin geleceğine olumlu yönde katkıda bulunmak, demokrasiye örnek olmak üzere kullanır. Yıkıcı değil yapıcı olarak kullanır. İşte bu nedenle yeni Anayasaya HSK üyesi olarak siyasi kimliği olan Adalet Bakanı ve yardımcısının koyulmaması demokrasinin olmazsa olmazlarından bir tanesidir ve bir hukukçu olarak kanımca yeni Anayasanın en önemli maddelerinden bir tanesidir. Umarım uygulamaya girer. Emeği geçen herkese şimdiden sonsuz teşekkürler.