FATSA, ACİLEN BU YANLIŞTAN DÖNMELİDİR
Geçen hafta kaldığım yerden “tiyatro” konusunu ele almaya devam ediyorum.
Öncelikle şu doğrudan yola çıkmak zorundayız:
Değer vermediğin hiçbir şeyin sana ya da topluma faydası olamaz.
Hangi birimiz bu gün Fatsa’da tiyatroya yeterince önem verildiğini söyleyebiliriz?
Elbette bunu söylemek ya da iddia etmek mümkün değil…
Sanatın veya tiyatronun önemini bilenlerle bilmeyenlerin garip bir mücadelesi var sanki ortada…
Yıllarca uygar toplumların “uygar” yanlarına imrenip durduk ne yazık ki…
Fakat o seviyeye nasıl geldiklerine ve hangi aşamalardan geçtiklerine pek de kafa yormadık.
Eğer sen; az gelişmiş bir toplum olarak, yararı defalarca kanıtlanmış bir olguyu ıskalar ya da görmezden gelirsen, yerinde saymaktan başka bir şey yapamazsın.
Sanata-sanatçıya değer vermeyen bir toplumun değer görmesi, görülmüş şey değildir çünkü…
Önyargılardan uzak, empatiden nasibini almış, başkalarını, çevreyi, bütün canlıları düşünen, genel kültürü önemseyen bireylerden oluşan bir toplum olabilmek ancak sanatla mümkündür.
İşte biz bunu kaçırdık…
Arzulanan bir kültür düzeyine ulaşamadığımız için de bunun bedellerini çok ağır ödedik…
Halen de ödemeye devam ediyoruz.
Gelişmiş toplumlarda “Tiyatroya ne gerek var?” anlayışını asla göremezsiniz.
“Benim hayatım tiyatro… Ne işim var tiyatroda?” saçmalığına tanıklık edemezsiniz.
“Millet yemeye ekmek bulamıyor. Bir de tiyatroya mı gidecek?” cehaletini oralarda bulamazsınız.
Bu eksik yanımızı bir türlü onaramadık.
Neden?
Çünki önemini kavrayamadık.
Biz zannettik ki; “Şehrin futbol takımına yeterince maddi-manevi kaynak aktarırsak, insanların sosyal ihtiyaçlarını, manevi doygunluğunu sağlamış oluruz.”
Konuyu Fatsa özelinde ele almak isterim.
Elbette Fatsa Belediyespor, bu şehrin göz bebeğidir
Başarıdan başarıya koşması en büyük arzumuzdur.
Ancak tek arzumuz değildir.
Bir yanda eski parayla trilyonlar dökerek bir futbol ekibine mesai harcarken, öbür taraftan gençliğin ve toplumun kültürel, sanatsal ve sosyal ihtiyaçlarını “yok” hükmünde görüyoruz.
Daha ne kadar net söylenir; bilmiyorum.
Bizim bu arızalı ve sakat anlayışı derhal terk etmemiz gerekiyor.
Nedenine gelelim:
Elbette “önemsemiyor” değilim ama bir futbol maçında sadece ve genellikle gençleri görürsünüz.
Kadın seyirci pek göremezsiniz mesela…
Biraz yaşça büyük insanları da göremezsiniz.
Çocukları zaten göremezsiniz.
Tiyatro böyle değildir oysa…
Her kesimden insana kapıları açıktır.
Her yaştan, her cinsten ve her ekonomik düzeyden insanı o salonda görmeniz mümkündür.
Ve her birey, izlediği bir tiyatro oyunundan kendince istifade ederek evine döner.
Bir futbol maçı sadece coşkuya hitap ederken, tiyatroda her türlü duygusal ve zihinsel süreci yaşamanız mümkündür. Buna coşku da dâhildir.
Bütün bu satırları; Fatsa Belediyespor’u ayakta tutabilmek için yerel yönetimin, kulüp yöneticilerinin ve iş adamlarının hangi fedakârlıklarda bulunduklarını bilerek yazıyorum.
Sadık ve çilekeş taraftarı da göz ardı etmeyelim tabi…
Elbette takdir edilesi bir çabadır ve emektir.
Ama bu durum, Fatsa’nın kültür-sanat yönünden yapılması gerekenlerin görmezden gelinmesi ve ihmal edilmesi anlamına gelmemelidir.
Bizim bu “çarpık” tablodan mutlaka kurtulmamız gerekir.
Kurumsal ve profesyonel bir tiyatroyu derhal ilçemize kazandırmalıyız.
Çünkü sadece futbolu baş tacı yaparak, tiyatroyu “üvey evlat” gibi görmek hatta hiç görmemek Fatsa’nın kaybı olacaktır.
Fatsa acilen bu yanlıştan dönmelidir.
HOŞÇA KALIN....