İDOP
İstanbul’a Anadolu’dan gelip yerleşenler sıralamasında Sivaslılardan sonra Kastamonu ve Giresunlularla yarışır, bazen 2. bazen 3. sırada yer alırız. Yani İstanbul’da çok sayıda Ordu kökenli insanımız yaşamaktadır. Birçok mahallenin muhtarı hemşerimizdir. Zaman zaman da ilçe belediye başkanlarımız olmuştur. Bu kadar kalabalık olduğumuz bir şehirde yönetim kademelerinde yeteri kadar söz sahibi olamayışımız nedeniyle de öz eleştiri yaparız. Yıllarca süren bu öz eleştiriler sonunda 2010 yılında bir birliktelik çağrısı ve toplantılar yapılarak temeli atılmıştır. Açılımı İstanbul Demokrat Ordulular Platformu olan kuruma Atatürkçü, ilerici, çağdaş Ordulular üye olabilirler. Siyasi yanı olduğundan, derneklere de siyaset yasağı olduğundan dernekleşmemiştir. Çalışmalarını İngiliz Anayasası gibi sözlü ve centilmenlik kurallarına göre yürütür. Söz unutulur yazı kalıcıdır kuralını hatırlayarak iki arkadaşım ile birlikte bu centilmenlik kurallarını bir tüzük şekline getirdik. Genel kurulun onayı ile de herkesi bağlar centilmenlik kuralları oluşturuldu. Sayın Oktay Ekşi, Sayın Süleyman Çelebi gibi Ordu’nun yetiştirdiği değerlerin İstanbul’dan, Sayın İdris Yıldız, Sayın Seyit Torun, Sayın Mustafa Adıgüzel vekillerimizin Ordudan katkıları ile çalışmalarını sürdürmüş ve 2014 yerel seçimleri öncesinde Bakırköy Belediyesi toplantı salonunda 7-8 bin Orduluyu toplayarak İstanbul’daki Orduluların etkisini de hissettirmiştir. Yaklaşık1,5-2 yıl fiilen, daha sonra 2 yıl da seçilmiş olarak kurucu başkanlığını yaptığım platform tüzüğe göre 2 yılda bir yönetim seçimi yapmaktadır. Benden görevi Gölköy İlçesinden emekli öğretmen Cemil Can Dinç, Ondan da Fatsalı hemşerimiz Ahmet Şatıroğlu almıştır.
Şimdi bu ön açıklamalardan sonra gelelim esas konumuza: Geçtiğimiz hafta sonu (28.Kasım .Pazar günü) İDOP’un pandemi nedeniyle yapılamayan seçimli genel kurulu vardı. Emek veren ve kurucu başkanlığını yapan bir Ordulu olarak hafta boyunca çok kişi tarafından aranarak görüşümün merak edilmesinden tabi ki mutlu oldum. Yarışacak iki adayın ortak divan başkanı adayı gösterilmekten de aynı duyguları hissettim. Fakat ne yazık ki çok önemli bir mazeretim nedeniyle toplantıya dahi katılamadım. Ve yine ne yazık ki katılamadığım toplantı ile ilgili yazı yazmak cesaretini gösterebilir oldum. Çünkü toplantı sonrası gece yarılarına kadar olup bitenleri çok sayıda insanın anlatımından defalarca dinlemek zorunda kaldım. Yarışan iki tarafı da toplantıdan mutlu olmamıştı. Yıllarca emek vererek İstanbul’daki Orduluların sesini duyurmaya çalıştığımız kurum nerdeyse dağılma aşamasına getirildi. WhatsApp gurubundan ayrılmalar başladı. Ağır eleştiriler hakaret boyutlarına taşındı. Çok üzüldüm. Genel kurulun gerginlik ortamının geçmesini müteakip tüzüğe göre var olan danışma kurulu ve kanaat önderlerinin derhal toplanıp bu gerginlikleri ortadan kaldırması demokrat, Atatürkçü Ordulular için farz olmuştur. Umarım bu çağrıma sorumluluk sahibi Ordulu kanaat önderleri olumu yanıt vererek sorumluklarını yerine getirirler. Aksi halde Ordu’un İstanbul’daki sesi olan sivil toplum örgütümüz Fatsa ve Çevre İlçeler Kalkınma Kurultayı gibi tarihe karışacak ve arkasından herkes çok iyi bir oluşumdu diye hayıflanıp duracaktır.