BAYRAM
Hani bizim sevinçlerimiz vardı bayramlar boyu süren. Tek derdimiz bayramlık olan. Sabah uyanınca anne babalarımızın elini öpüp, sonra sıra sıra komşular gezilen. Çocukluğumuz vardı sokaklarda şeker topladığımız, harçlıklarımızı saydığımız. Tek derdimiz akşam olunca karın ağrısıydı, fazla şeker yemekten kaynaklı. Ölüm uzaktı bize, ayrılık ta. Eve gelince kapıyı açanlar, annemiz babamızdı.
Şimdilerde ne bayram sevinci, ne şeker teselli etmez oldu çocukluğumuzu. Oyuncaklar yetmez oldu gözyaşlarına, tek derdimiz kavuşmak oldu, günler boyu süren hasretliklere. Çocukluğumuz kaydı gitti elimizden, tutamadık, sarılamadık çocuk yürekli düşlerimize.
Ölüm kol gezdi sokaklarda, çikolata kokusu değil, barut kokusu sardı etrafımızı. Şeker pembesi değil, kan kırmızısı oldu elbiselerimizin rengi. Çocukça kahkahaların yerine gözyaşları doldu gözbebeklerimize. Kapılar kapandı üzerimize, açılmadı evimizin kolonya kokulu salonları misafirlerimize. Ne gelen kaldı, ne de gittiği yoldan dönen.
Şimdilerde büyüdük, anne kokusuna hasret, baba kucağına hasret kaldı çocukluğumuz. Soran, merak eden taraflarımız korkar oldu. Ne sorular cevap buldu, ne cevaplar anlattı olan bitenin vehametini. Yarına güvensiz, yarın ne olacağından habersiz, kime güveneceği belirsiz bir neslin, kayıp kuşağı oluverdik.
Hayallerimiz gökyüzüne uzanırken, bir merminin çarpıp geçtiği bir bedende son buldu. Şarapnel parçası, bomba yüklü araçlar, mayınlar, kargaşa, siren sesleri, hastahaneler, karakollar, hapishaneler girdi rüyalarımızın en güzel yerine, oyuncak silahlar gerçek, oyuncak toplar tüfekler ise gerçeğimiz oldu.
Bir isim oldu babamızın sureti, sayılarla anlatıldı yüreğimizin en derin acıları. Oysa yarınımızdı giden, oysa çocukluğumuzdu bizi terkeden. Büyüdük, büyüdük, bayram sevinçlerimiz yok oldu. Bu bayramda hüzün, bu bayramda acı kol gezer oldu.