PANDEMİ GÜZELLEMELERİ!!!
Geçen hafta Samsun’daydım. Öğle vakti Saathane’deki büyük camide öğle namazı için abdest alıyordum. Yan tarafıma bir adam oturdu. Bana; “Ayancık’tan geldim. Yanımda seccadem yok. Hocalar beni camiye alır mı?” diye sordu. “Ben de Fatsa’dan geldim. Benim de seccadem yok. Hocalar, bizi camiye almazsa biz de kılmaz, gideriz” dedim. Adamın kafasına yattı. O bölgenin adamı naiftir, uyumludur bilirim. Abdest aldık, ezanı bekliyoruz. Ben adama münasebetsizce sordum: “Sen Kel Ali’yi tanıyor musun? (Ali Hamzaçebi) Adam; “Hangi Kel Ali?” deyince, “Laz Kamil’in kardeşi, Ayancıklı Ahmet Kaptan’ın damadı, öğretmen Yüksel hanımın eşi...” diye uzun uzun anlattım ama adam Ali’yi çıkaramadı. Biraz da mahcup oldu. Ben de üstelemedim. “Tabi...” dedim; “Sen onun gittiği yere (meyhaneye) gitmezsin, o da senin gittiğin yere (camiye) gelmez. Nerden tanıyacaksın?” dedim ve ezanla camiye girdik. (Ayancık’ta tatil yapan Ali kardeşime selamlar.)
PAZAR GÜNÜ KABAKDAĞI’NDA ÖĞLE NAMAZI MUHABBETİ...
Pazar günü Kabakdağı’ında pazarda beş-on arkadaş oturuyoruz. Harun hoca izinli... Aramızda; “Pandemi var. Namaz kılmayalım” muhabbeti yaşarken, Konakbaşı köyünün genç imamı geldi. Tam o sırada otomatikten öğle ezanı okunmaya başladı. Genç hoca, hepimizin namaz kıldığını biliyor ama bizde hareket yok. Hoca da bir şey diyemiyor. Boynu bükük bekliyor. Güven hocam; “Eğer bize dört rekat öğle namazının farzını kıldırıp ‘gidin’ dersen, biz de camiye geliriz” dedi. Genç hoca; “Tamam gelin” deyince, camiye girdik. Biz de haksız değiliz. Köyde maske yok, seccademiz yok... Köyde su yok, abdestimiz bile şüpheli... Bir pandemi namazı kıldık.
YİNE CAMİDE SECCADE
MUHABBETİ...
Cuma günü Cuma namazı kılmak için camiye girdim. Baktım, bizim imam OSMAN hoca caminin ortasında fır-fır dönüyor. Trafik polisinin ehiyet-ruhsat kontrolü gibi maske-seccade-mesafe kontrolü yapıyor. (‘Abdesti nerede aldın?’ kontrolü yapamıyor) Bir ara kendisiyle göz göze geldik. Bana baktı; “Abi, seccaden var mı?” dedi. Ben de; “Var” dedim. “Nerede” dedi. “Hocam, arabada...” deyince; “Abi, git al gel” dedi. Ben de kırmadım, döndüm gittim.
Dışarı çıkıyormuş gibi yaptım. Çaktırmadan caminin üst katına çıktım. Yalnız bu arada dikkatimi bir şey çekti. Caminin içi gayet seyrek... Cemaatle (Yaklaşma mesafesinden dolayı) son cemaat yeri boş... Üst katta bir kaç kişi vardı. Cumayı üst katta 2 rekat kılıp çıktım. Bu olay, beni oldukça düşündürdü. Benim camiye seccadesiz gitmem, pandemiyi protesto içindir.
SONUÇ...
Arkadaş; camilerin içerisi, halıları, merdiven girişleri, abdesthane ve tuvaletleri pırıl pırıl... Cami cemaati dünyadaki en hijyenik insanlar... Temizlik, onların namazdan öncelikli hareketi... Adam, sabah namazına kendi yatağından kalkıyor. Ellerini, yüzünü-gözünü, kulağını, ayaklarını yıkıyor. Öğle aynı, ikindi, akşam aynı, yatsıda yatağa girmeden aynı... Ama sen bu adama, “mikrop taşıyan adam” muamelesi yapıyorsun. Allah’ın huzuruna gelen adama, akıl almaz kurallar koyarsan, adamlar camiye gelmez. Cuma günü camide cemaat yok. Adama camide ölümü gösterirsen, “Ölmektense cumaya gitmem” diyor.