DURDURUN DÜĞÜNLERDEKİ ŞU GÜRÜLTÜYÜ...!
Oldum olası, hiç bir düğünde şöyle adam gibi bir sohbet edemedim...
Ya dostlarımla olay yerinden alakasız bir yere uzaklaşırım, ya da o düğünü ilk fırsatta terkederim.
Zira dayanılır gibi değil...
Çok defa kulak zarımı ve kararan ruhumu orda bırakıp eve gelmişimdir.
Bu arada; cihazın sesi sonuna kadar açılıp muazzam bir gürültüye dönüştüğü için ha salon düğünü olmuş, ha sokak düğünü olmuş farketmez.
Bu konuda yalnız olmadığımı biliyorum.
O yüzden şahsi bir sorundan söz etmediğimden emin olabilirsiniz.
Çünkü; bu konuyu Fatsa’ya Ahde Vefa Derneğimizin grup sayfasında tartışmaya açtım.
Öncelikle üyelerimizin konuya ilgisine ve yoğun katılımına çok teşekkür ederim.
Büyük çoğunluğunun benim gibi düşünmesine de tabi...
Meğer, düğünlerdeki gürültüden ne çok şikayetçi olan varmış...?!
Düğünler elbet olacak...
Çiftler elbet evlenecek...
Gençler elbet şakır şakır oynayacak...
Ve elbet biz onları beğeni ve takdirle izleyeceğiz.
Ama bunu müzikle değil de, gürültü bombardımanı altında yapmak zorunda mıyız?
Ya da bu işkence yapılmazsa, çiftlerin mutluluğu eksik mi kalır?
Özellikle sokak düğünlerinde, çevredeki evlerin içinde yaşanmaz oldu.
Hasta mı var, yaşlı mı var, çocuk mu uyuyor, birileri rahatsız mı oluyor?
Ne yazık ki; bunları düşünen yok.
Düğünlerde çalıp-söyleyen arkadaşlarımıza halk arasında “sazcı” deniyor.
Onlarınsa kendilerine “müzisyen” denmesini istediklerini ve bundan hoşlandıklarını biliyorum.
O yüzden her hangi bir “arıza”(!) çıkmaması adına, ben de kendilerine “müzisyen” diyeceğim.
Sonuçta bir emek veriyorlar ve elbet ekmek kavgasındalar...
Derneğimizin grup sayfasında yapılan söz konusu tartışmada, bir müzisyen arkadaşımız şunları söyledi:
“Aslında biz, müziğin sesini kısmadan yanayız. Ama gençler yüksek volüm istediği için açmaya mecbur kalıyoruz.”
Acaba müzisyenler bu anlamda gerçekten baskı altında mı?
Diğerleri de bu arkadaşımız gibi mi düşünüyor? Çok emin değilim...
Veya birileri bu arkadaşlara; “Çok sayın müzisyen arkadaşım! Sen volümü sonuna kadar açınca sesin daha güzel olmuyor, müziğin daha kaliteli olmuyor. Hatta insanları daha çok rahatsız ediyorsun” demiyor mu?
Anladık... Artık elinizde gümbür gümbür ses ya da gürültü çıkaran cihazlarınız var.
Ama elinizdeki teknoloji “bu avantaja sahip” diye insanların kafasını patlatamazsınız.
Cihazınızın bütün özelliklerini masum kalabalıkların ortasında test edemezsiniz.
Buna hakkınız yok...
Gelen yorumlardan biri de şuydu: “Biz millet olarak böyleyiz. Eğlenmeyi seviyoruz. Siz de biraz katlanın”
Siz olsanız, bu talihsiz ifadenin neresinden tutarsınız?
Sen millet olarak böylesin de, biz başka milletten miyiz? Norveç’ten dün mü geldik?
Sana “eğlenme” diyen mi var?
Ayrıca “adam gibi” eğlenmek varken, ben sana neden katlanıyorum?
Dört duvar arasındaki salon düğününe gelen bir davetlinin, kulak zarından ne istersin?
Okul bahçesinde yaptığın gürültüyle, çevre sakinlerinin akşamını ya da gecesini neden zehir edersin?
Ve yine grupta yapılan yorumların birinden öğreniyorum ki; 75 desibelin üzerindeki ses, insan sağlığına zarar veriyor.
Peki; kolluk güçlerimiz nerede?
Vatandaş böylesi eziyet çekerken polisimiz, jandarmamız nerede?
Gerekli telefonları aramadan bu işe müdahale edilmez mi?
Yazıktır bu millete... İnsaf edin biraz...
Son olarak...
Üçüncü dünya ülkesi görüntüsünde inat ve ısrar etmenin hiç bir mantığı yoktur.
HOŞÇA KALIN