KUYRUK ACISINI DİNDİRMEK
Kuyruk acısı, yılanla oduncu efsanesinden dilimize yerleşmiş deyim. İnternetten incelenirse şu gerçek anlaşılır: İktidarda evlat, ana muhalefette kuyruk acısı var. Süregeldi, süregidiyor. Kuşaktan kuşağa geçiyor bu acılar. Kanı kanla yuğmak olmaz atasözünü üretmiş insan aklı, bu acıları dindirmeyi beceremiyor bir türlü. Düşman oyunlarına kaynak olmaktan kurtulabilmemiz, kuyruk acısını dindirebilmemize bağlı oysa. Yeter demek şart!
2.Dünya Savaşı’na girmekten kurtulduk. Ancak getirdiği yoksulluk, İnönü liderliğindeki CHP yükü oldu halk çoğunluğu algısında. Çok partili hayata geçince değişti iktidar, Menderes liderliği geldi.Onun ilk yapması gereken üniversitelerle iş birliği içinde bilimsel araştırma atılımlarına girişmek olmalıydı. Bunu yapabilmek için dünyanın her yerinden beyin göçü almaya da çalışmalıydı. Böylece en hakiki mürşit ilimle sanayi ve teknolojimizi geliştirip bağımsız, güçlü, uygar, sürekli kendi kendine kalkınan Türkiye ideali yoluna çıkabilirdi. Ama o, emperyalist ABD destekli rahata alıştırma politikasıyla oy potansiyeli oluşturma yolunu seçti. Bundan nemalanmak isteyen cemaat, mürşit ve müritler ortaya çıkıp güç devşirme yarışına girdiler. Menderes oy uğruna bu gruplara hoş görünmek için hilafet sözü bile edebilmişti. Belki bu da gelişmemizi engellemek için ABD gizli servis faaliyetiydi.
Gelişmeler, tedirgin etti devlet bürokrasine iyice hakim cumhuriyet aydınlarını. Cumhuriyetin kuruluşu ardından irtica ayaklanmaları mı olacaktı yine acaba? Maalesef Menderes yanlışına başka bir yanlışla vesayete yöneldiler hemen. Onun bu politik tutumunu rejim tehdidi görüp eleştirdiler. Böyle atıldı kutuplaşma tohumu.
Üniversitelerden başlayan öğrenci olayları, sokak hareketleri…derken 1960 darbesi geldi. Vesayetçi aydınlar da çanak tutmuştu darbeye. CHP yandaşıydılar. Menderes ve bazı Bakanlarının idamıyla sonuçlanan bu darbe, halkın çoğu için kendini rahata eriştiren okumuş evlat acısı oldu. Yasını güden Adalet Partisi lideri Demirel, onun devamıyım diye iktidara geldi. Darbe sorumlusu gördüğü CHP’nin kuyruğunu kesmişti halk böylece.
Bu arada bağımsız Türkiye diye ABD 6.Filosu askerlerini denize atan sol devrimci hareket başladı. Sonradan onlara yandaş Ecevit de CHP içinde devirince İnönü’yü, vesayetçiler devrimcilerle el ele Karaoğlan destekçisi oldular. Buna rağmen tek başına iktidar edemediler onu. CHP’nin iktidar olamayınca kuyruk acısı dinmedi gitti. Dinmeyince Demirel iktidarıyla kavga da bitmedi hiç. Devrimci pohpohlamasıyla da git gide Atatürk çizgisinden sola kaydı Ecevit ve tarihî hata 74 affını getirdi. Böylece Anadolu’yu saran sol militanlara karşı Demirel de ülkücü hareketi yandaş etti kendine. Atışma-çatışma sürerken gitti gitti geldi Demirel. Gele gide gele gide…cepheleştik. 1978-80 arası iç savaş noktasına geldik. Darbe oldu yine. Kaç yıl gerilere gittik? Evlat ve kuyruk acısının yarattığı cepheleşmenin emperyalist düşman senaryosuna kaynak olduğunu kim anladı?
2001 krizine giden süreçte çektiklerimizi çok yazdım. Erdemliler hareketiyle kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi, Menderes, Özal çizgisine oturdu. 28 Şubatçılarla bir olan Demirel’i de kuyruk acısıyla 17 yıldır kıvranan CHP anlayışını da dışladı millet. Niye? Bu süreçte yine üretmeden çeşitli iktidar hizmetleriyle rahata alıştırılmıştı. Öncelenmesi gereken sanayi, bilim, teknoloji yerine imar yatırımlarına ağırlık veriliyordu. Oysa ABD ve Batı dünyası Ortadoğu bataklığında İslamafobi yaratıp, bizi de oraya doğru sürüklemeye çalışıyordu. Düşmanlık da açık edildi artık. Niye? Dünya rekabetinde gücün ne? Beka sorunu var diyor MHP ile bütünleşen iktidar. Kuyruk acısı olanlar da siz sebep oldunuz diye diye bu zaafiyeti işlemeyi ve çatışma dili kullanmayı sürdürüyor.
Adalet ve Kalkınma Davasının ilk ekibi de dağıldı. Yerine gelenler siyasî iç istişareyle törpü görevini yapamıyor. Hepsi lider iradesini pohpohlama yolunda. Ağır top kurucular, liderin bir zamanlar Demirel’in yaptığı gibi MHP ile bütünleşmesini, ekonomik daralmayı tasvip etmiyor, muhalif açıklamalar yapıyorlar. Bu açıklamalar 2002 ruhuna dönüp istişare etmeyi değil, kutuplaşmayı körüklüyor. “Hain ve teröristlerin desteği niye?” türünden açıklamalar sessiz vatandaşta hiç de olumlu etki yapmadı, yapmıyor. “Oy verme mi diyecek adam?” diyor halk!
Sistemin iyi niyetle bütünleşmeyi zorlamasından da iki ayrı cephe oluştu şimdi. Kuyruk acısını dindireceği mesajı veren CHP Ankara-İstanbul adayları beklenmedik oy patlaması yaptı. Millet, onların söylemlerinde Şeyh Edebali öğüdü bütünleştiricilik buldu. Oysa İktidar gücü, dışladığı dava arkadaşlarıyla da atışır oldu. Vatan evlatları aksakallar meclisi geleneğine sarılacağına kuyruğunu kaptırdı çatışma diline. CHP lideri yargıya hakaret ederken iktidar da tarihî kuyruk acısını depreştiriyor. Hukuk aksakallarının uyarıları bile ağır dille eleştiri konusu oluyor.
Dün gece, Altan Öymen’in Menderes’e karşı olayları başlatışını konu eden bir program izledim. Sunucu tahrik diliyle sorumsuzca ithamlarda bulunuyor, Öymen’i aracı yapıp geçmişteki olayları kaşıyor, bugünkü söylenenlerle örtüşmesini kanıtlanmaya çalışıyordu. Bekledim ki Öymen, bunları bugün işlemenin gereği yok desin. Bir vekil de mani formatında okuduğu şiirle darbe ima etti. Üstelik demokrasi yansıması Mecliste. Çok yazık!
İktidar da ana muhalefet de içindeki radikal unsurları susturmalı artık. Kuyruk acısı, sonuçları görülmüş geçmişin yanlışlarını iki kutuplu tartışmayla azdırılmamalı. Kucaklaştırıcı dille dindirilmeli ki acı tarih tekerrür etmesin.