100. YIL
Geçen hafta Fatsa’da yaşanan Mayıs 7’si şenliklerinin etkisinde kalarak 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramını atladık. Normalde çok da önemli olmayabilir. Ancak Ulu Önder Atatürk’ün Samsun’a çıkışının 100. Yılı olunca bu konuda da bir şeylerin yazılması gerekmektedir. Çünkü 19 Mayıs günü hiç bir şey olmasa da (Ali İhsan Başkan’ın dediği gibi) mutlaka bir şeyler olmuştur.
En azından Yüce Türk Toplumunun nerden nereye geldiğini dile getirmek gerekir. Memleketini kurtarmaktan başka bir şey düşünmeyen toplumdan, takım tutar gibi yandaşı olduğu partinin ve partililerin kazanmasından başka bir şey düşünmeyen bunun için doğuya batı, batıya doğu diyebilen insanların yaşadığı günlere geldiğimizi dile getirmek gerekmektedir. Gıcırtısı duyulmasın diye yemek için bulamadığı tereyağını kağnı arabasının tekerlerine süren, ayağına çarık bile bulamayıp, çıplak ayaklarla, aç ve susuz günlerce yürüyen Kara Fatmalardan, havanın rengine göre makam arabası kullanan, yani birden çok makam arabası sahibi olduğu halde belediyeleri borç batağına sokan yöneticilerden söz etmek gerekmektedir.
100 yıl önce birlik ve beraberlik ruhu ile Sakarya’da, Anafartalar’da, İzmir’de elde edilen zaferlere karşılık bugün spordan, diplomasiye ne halde olduğumuzu düşünmemiz gerekmektedir. Çıplak ayakla verilen kurtuluş mücadelesinden sonra Amerika’nın mutluluğu için yemin eden ABD vatandaşlarının nasıl büyükelçi yapıldığını, ülkenin ali menfaatlerini nasıl koruyacağını düşünmemiz gerekmektedir.
Ülke öyle bir hale gelmiştir ki: Bir seçim memuru aynı zarfın içindeki dört oydan birine etki edebilmektedir. Japonya 1946 yılında atılan atom bombası ile yerle bir olmuş ve bugün (73) yıl sonra teknolojide açık ara dünya birincisi durumundadır. Ya ülkemiz 1919 yılından bu yana geçen 100 yıllık sürede nereden nereye gelmişiz? Cumhuriyetin ilk on yılında yokluklar ve sefaletler içinde kurulan o tesisler (Etibank, Sümerbank, kumaş fabrikaları, içki fabrikaları, Limanlar Vs.) nerede?
Sıkça yaptığım bir temenniyi yinelemek istiyorum: Umarım sonumuz hayırlı olur!