MAZİDE KALANLAR
Geçmişte bazı akşamları dere üstünde çaycı İsmet’in mekanın da toplanır sohbet ederdik. Uzun uzun sohbetler sırasında zaman zaman fikir ayrılıkları çıkardı. Bir akşam HZ Lut Peygamberin kavminin helakı konusunda bir fikir ayrılığı ortaya çıktı. Cebrail (A.S) HZ Luta bulunduğun yerden aileni alıp arkana bakmadan ayrıl dedi. Denileni Lut yaptı ama karısı arkasına baktığı için taş oldu. Abdullah Eraslan baktı diyor Mustafa Çamaş bakmadı diyor konu bu tartışma sürerken çaycı İsmet, beyler geç oldu kapatıyorum dedi. Çamaş oradakilere bu tartışma bitmedi yarın akşam devam edeceğiz dedi.
O akşam orada olan grup ertesi akşam tam kadro oradaydık. Çamaş elinde bir poşetle içeri girdi. Akşamki konuya tekrar girdi. Poşetten bir Kuranı Kerim ve dört ayrı Meal kitabını çıkardı. Kuranı Kerimdeki konu ile ilgili ayeti buldu. Mealdeki karşılığı da bulup oradaki topluluğa kendi tezini ispatladı. Bunu uydurmuyorum bu bir hatıradır Mustafa Çamaş’a karşı tezi savunan Abdullah Eraslan’dır.
Bende bir toplantıda Mustafa Çamaş’ın Peygamberler tarihinde HZ Adem Peygamberden HZ Muhammet’e kadar tüm peygamberlerin kronolojik olarak geliş sırasını anlatmasına ve o Peygamberlerin özelliklerini söylemesine şaşmıştım.
Bir gün Mahmut Göksu’nun meydandaki otelinde kalabalık grup sohbet ediyoruz. O zaman İstanbul’da sinemalarda TROYA filmi oynuyor film fırtınalar koparıyor konu oradan açıldı Çamaş filmi olayın kahramanlarını içeren detaylarıyla anlatmaya başladı. İlgiyle dinledik. Konu bitti. Ben Çamaş’a bu filim Fatsa’ya gelmedi nerede seyrettin? dedim. Ben filme gitmedim. Bu film Homeros’un destanından alınmış film haline getirilmiştir dedi. Ben Homeros’un Destanını 1960’ta okumuştum deyince ben hayretle yani sen tam kırk yıl önce okuduğun kitaptan mı anlattın dedim evet dedi. Mahmut’la ben o anda göz göze geldik baktım orada oturup dinleyenlerde birbirine bakıyor.
Çamaş pehlivan tefrikalarını çok severek anlatırdı. Hergeleci İbrahim’den nefret ederdi. Hergeleci demek bugün ki manada hergele değil güreşte oyuncu demekmiş. Hergeleci İbrahim kırk pınarda güreşirken ileride kendisine rakip olacak gençlerle güreşir gençleri oyuna getirip yıkar sonra kollarındaki acı kuvvetle sıkar sıkar. Kaburgasına ciğerine zarar verip sakatlar onu genç yaşında güreşemez hale sokarmış. Hatta bu genç güreşçiler bir zaman sonra ölürmüş onun için o zalim hergeleci İbrahim’i sevmezdi.
Ama sevdiği bir pehlivan vardı ÇOLAK MÜMİN Çolak MÜMİN 18 yıl kırk pınarda başpehlivanlık yapmıştır Çolak Mümin kardeşleri arasında en cılız olanıdır babası diğer kardeşlerini pehlivan olarak yetiştirmeye çalışırken Çolak Mümin’i Medreseye okutmaya göndermiş. Aynı zamanda Çolak Mümin İmamdır.
Hikaye uzundur o cılız bir kolu çolak olan Mümin pehlivan olur. O Çolak kolunu öyle kullanır ki tüm rakiplerini o cılız o çolak haliyle yener onun başka bir tarafı vardır. Bizim cihan pehlivanı KOCA YUSUFA kırk pınarda tek yenilgiyi tattıran çolak Mümin’dir (Mustafa abi burada bir şerh koyardı. Yeniş tam olmamış ama hakemler Çolak Mümin’i galip saymış çok efendi bir pehlivan olan Koca Yusuf’ta buna itiraz etmemiş.)
Geçmişte bunları anlatan MUSTAFA ÇAMAŞ gibi bir arkadaşımız bir abimiz vardı. Bunlar hep benim hatıralarımda var. Hepsi mazide kaldı Belediye Başkanlığını bir tarafa bırakalım bir Entelektüel insan kaybolup gitti. Ona çok üzülürüm.