YETER ARTIK..!!!
Televizyonlarda son zamanlarda ALLAH adı o kadar istismar ediliyor ki, şaşıyorum. Garip elbiseler giymiş, garip yüzükler takmış bazı adamlar var. İçinde Allah adının çokca geçtiği şarkılar söylüyor. Şarkıcıya semazen elbisesi giymiş adamlar orta yerde TENTÜRÜK gibi dönüyor. (Mevlana’nın, semah yaptığı da tartışılır.) Ayrıca tiyatrolarda göz yaşı geceleri, Mekke’nin fethi gibi duygusal drama yapıyorlar ve bazı yerlere göndermeler yapıyorlar. Bunları bir yere koyalım.
Bir de Japonlara bakalım. Yer altı zenginlikleri yok, tarım zenginliği yok. Bunların kayda değer dinleri de yok ama kibarlıkta, dürüstlükte, çalışkanlıkta en ileri seviyeye ulaşmış insanlar. Çalmadan, çırpmadan ürettikleri teknolojik ürünlerle dünyanın en müreffeh insanları olmuşlar.
Dünyaya son gelen semavi kitap bizde, en gelişmiş din bizde, 90 bin cami bizde, 250 bin din görevlisi bizde. Ya bu adamlar dini anlatamıyor, ya da anlatıyorlar da dinimizi kötü işlerine alet eden insanlar anlamak istemiyor. Bu kabiliyetsiz dindar hırsızlar çalıyorlar sonra çaldıklarını gizleyemiyorlar. Yakalandıklarında utanmadan yaptıklarına kılıf uydurmaya çalışıyorlar. Bunlar bizim hasletlerimiz gibi geliyor bana..!!!
Yeter artık televizyonlardan, gazetelerden hükümet – cemaat - hırsızlık, yolsuzluk haberlerini dinlemeye mecburmuyuz!!! Hükümetimiz kendi memleketi güllük gülistanlıkmış gibi bir de Singapur ve Malezya’ya yolsuzlukları inceleme heyeti göndermiş..!!!
CAMA BAKAN EŞEK
Geçen gün işyerimin camekanının önünde bir eşek peydah oldu. Eşek dikkatle cama bakmaya başladı. Eşeğin bu hareketi bana komik geldi; ama daha sonra camın önündeki eşek anırmaya, coşkun hareketler yapmaya başlayınca elime bir sopa aldım, kovalamaya başladım. Bir, üç, beş derken ben kovalıyorum meraklı eşek yine aynı yere gelip cama bakıp aynı hareketleri yapıyor. Olmadı, belediyeden yardım istedim. Çocuklar yardımıma geldi, eşeğin boynuna ip bağlayıp götürdüler.
Eşek gittikten sonra merak ettim. Eşeğin durduğu yerde durdum. Meğer eşek camda kendi görüntüsüne bakıp camın arkasında kendi hemcinsinin olduğunu sanıyormuş ve anırması, cilveleşmesi ondanmış (teşbihte hata olmaz)
Son on bir yılda Türkiye’de yaşananlar meraklı eşekle cam arasındaki ilişki gibi. Bunu hisseden bazı uyanıklar ayakkabı kutusuna dörtbuçukmilyon doları koyuyor, yakalanınca “ben bu parayla memleketimde İmam Hatip Lisesi yaptıracaktım” diyor. Tabi bizde eşeğiz ya yuttuk.
SABRİ SERDAROĞLU’NUN TORUNU OLMUŞ
Sabri bu yaştan sonra kabakulak,, kuşpalazı, kızamık olmaz ya dede olur. Şimdi sırada KİSKİ MAHMUT var. Onun da torunu olacak adı JUNİOR MAHMUT. Mahmut bütün zamanların en kral dedesi olacağım diyor ama…
Bir problem var. Torununu kucağına alınca torun dedesinin yüzünü görünce korkabilir. Çünkü Mahmut yıllarını fırtınalı Karadeniz sularında geçirmiş bir balıkçı. Balığa çıkarken Norveçli balıkçılar gibi yüzüne LOREAL PARİS kremini sevmediği için yüzünde derin çizgiler oluşmuş. Buna çizgi denmez adeta yüzünde derin KANYONlar oluşmuş. Yüzüne rüzgar vurunca ıslık çalıyor. Acilen yüzünün gerilmesi lazım.
Mahmut’u çağırdım. MEDİ -TEC Hastanesi’ne gidelim. Orada ameliyatsız fokuslu - ultrasyon ( Gıdıktan lazerli yağ alıp, yanaklarda köprücük kemiğinin üzerine koyup yanakları dolgun hale getirme işi) yaptıralım dedim. Kiski sevinçle, “ OH MY GAAD” dedi. ( Herhalde ingilizce aman Allahım demek. “ Yaptıralım dedim ve gittik.
Güzellik uzmanı Kiski’nin yüzüne baktı, “ olmaz” dedi. Niye olmaz diye sorunca, uzman bunun gıdığında yüzündeki bu çukurları kapatacak yağ yok dedi. Benden alın dedim. Uzman, “ olmaz, sen Gürcüsün, Mahmut’un ne olduğu belli değil. Doku uyuşmazlığı olabilir “ dedi. Uzman, “ Bunun suratı metal yorgunluğuna uğramış, otomobil kaportası gibi olmuş. Bu suratı ancak Büyük Sanayi’de kaportacılar düzeltir” dedi.
Biz de Büyük Sanayi’de Işıtan Usta’yı aradık. O da kaportacı Bülent Usta’yı aradı, randevu aldı. Bülent Usta Kiski’nin torunu olana kadar Kiski’nin yüzünü MODİFİYE yapacak. İnşallah opeerasyon başarılı olur da JUNİOR MAHMUT dedesini görünce korkmaz.
(24 OCAK 2014 tarihli Güneş gazetesi arşivinden...)