Dünya Tiyatrolar Günü
(27 Mart)
Sanatlar arsında ayrıcalıklı bir yer tutan tiyatro, insanlık tarihinin en eski sanat dalları arasında yer alır. Antik çağdan günümüze, bütün medeniyetler tiyatroya büyük önem vermişlerdir.Türk toplumunda tiyatro dünya ile paralel biçimde gelişmiştir. Geleneksel tiyatromuzun tarihi çok eskiye dayanmaktadır.
Modern sanatlar arasında yer alan tiyatroya emek verenleri hatırlamak. Tiyatro sanatının daha çok gelişmesini sağlamak. Bu amaçla 1948 yılında Uluslar arası Tiyatro Enstitüsü kuruldu. Bu enstitü 1961 yılında aldığı bir kararla 27 Mart gününü “Dünya Tiyatrolar Günü” olarak kabul etti. O tarihten itibaren her yıl buraya üye ülkelerde 27 Mart günü Tiyatro Bayramı olarak kutlanmaya başlandı.
27 Mart günü her ülkenin sanat ve tiyatro adamlarınca Hazırlanan bir bildiri, sahnelerde okunur. Tiyatrolar o gece halka parasız gösteriler düzenler. Ülkemizde tiyatro ile ilgili ilk ulusal bildiriyi. Hayatını Türk tiyatrosuna adamış olan Muhsin ERTUĞRUL yazdı. (1892 – 1979 )
Dünyada ilk tiyatronun nerede, nasıl başlandığı bilinmiyor. Araştırmacılar; tiyatronun ilkel insanların av dönüşü vurdukları. Avın çevresinde sevinç ve heyecan sesleri çıkararak. Dans etmelerinden doğduğunu anlatırlar.
Türklerde ilk tiyatro geleneği köy seyirlik oyunları. Şölenler, yuğ törenleri, destansı oyunlarla başlar. İslamiyet sonrası Türklerde tiyatro tek kişilik oyunlarla görülür. Bu tiyatroda “Meddah” lar oyun oynardı. Karagöz ve Hacivat, gölge oyunları. Orta oyunu tiyatroya eklendi.
Batı düzeyindeki ilk tiyatro ise 19. Yüzyılda başladı. “Papuçcu Ahmet’in Garip Vakaları” ile başlayan bu süreç 1844 yılında sahnelenen “ Hikaye- i İbrahim Paşa. İbrahim – i Gülşeni” , 1866 yılında “Şair Evlenmesi”, “Vatan Yahut Silistre” gibi oyunlarla devam etti.
Cumhuriyetin ilanından sonra Atatürk tiyatroya büyük önem verdi. Tiyatro adeta devletin resmi politikası haline geldi. Bu dönemde Devlet Tiyatroları açıldı. Ülkenin bir çok ilinde şubeleriyle hizmete başladı. Hayatın bir parçası haline gelen.Tiyatrolar Günümüzde daha da zenginleşerek özel tiyatrolarla güçlenerek varlıklarını sürdürüyorlar. Hayatı birebir yansıtan insanları bazen eğiten. Bazen de güldüren. Tiyatro oyunları konularına göre birkaç bölüme ayrılır: 1- Dram : Olayları ve insanların içinde bulunduğu durumu acıklı bir üslupla yansıtır.2-Komedi: Hadiselerin komik ve eğlendirici yönlerini anlatır.3-Trajedi: Hayata dair olayları çok acıklı yönden görür. Ayrıca müziki tiyatrolar da vardır. Bu tiyatrolar da dört bölüme ayrılır: 1- Operet, 2- Vodvil, 3-Opera, 4-Bale.
Muhsin Ertuğrul: Sinema ve tiyatro yönetmeni. 1892’de İstanbul’da doğdu. İlköğrenimini Tefeyyüz Mektebinde, Darüledep’te yaptı. Daha sonra soğuk çeşme, Toptaşı Rüştiyelerinde okudu.(ortaokul) Oradan Mercan idadisine (lise) geçti. 1909 yazında Erenköy’de Burhanettin Kumpanyasının bir temsilinde ilk olarak sahneye çıktı. Daha sonra Reşat Rıdvan ve Burhanettin Beylerin Odeon tiyatrosunda çalıştı. Hamlet’te Laerdes rolüne çıktı. Arkadaşı Vahram Papazyan’ın öğütlerine uyarak.Gittiği Paris’te (1911 ) uzun yıllar etkisinden kurtulamadığı Mounet - Sully ‘yi seyretti. 1913’de tekrar Paris’e gitti. 1914’de Türkiye’ye döndüğü zaman Reşat Rıdvan Bey. Darülbedayi Osmani’nin hazırlık çalışmalarına girişmişti. Edebi tiyatro heyeti adındaki, Fransa’dan çağrılan Antoine’ında katıldığı Jüri önünde Hamlet’ten bir bölümü oynayan Muhsin Ertuğrul. Tiyatronun sanatçı kafilesine alındı.Strintberg’den Baba, Kistemaeckers’den Kasırga adlı oyunları Türkçe’ye çevirdi. Viyana’da Otello çalışmalarını izledi. 1922’de Kemal film adına, İstanbul’da. Bir Facia, Aşk ve Boğaziçi Esrarı filmlerini çevirdi. Leblebici Horhor, Kızkulesi’nde Bir Facia, Ateşten Gömlek, Sözde Kızlar filmlerini çevirdi. Repertuardaki oyunlar arasında ihtilal ( L.Andreyev ) , Baba (Stringberg) , Bir Halk Düşmanı (İpsen) Prof. Kienow (K. Branson) Kreuteser Sonatı (L.Tolstoy) Humma (C.Mer) Otello (Shakespare) Sırat Köprüsü (Birabeau - doley) Kamelyalı Kadın (A.Dumas Fils) gibi yabancı oyunların yanı sıra, Ahmet Vefik Paşa’nın Moliere uygulamaları, Azerya ve Yorga’daki Dandini ile Vedat Örfi (Bengü), Vedat Nedim (Tör), Sermet Muhtar, Mahmut Yesari, Osman Cemal, İbrahim Necmi gibi Türk yazarlarının yapıtlarını da sahneledi ve oynadı. Devlet tiyatro ve operası kanunu çıkınca. Bu kurumun başına genel müdür olarak getirildi. Çalışmaları sırasında Türk yazarlarının oyunlarına büyük ölçüde önem verişi de dikkatten kaçmıyordu. Ancak bu çabalar 1951 yılında kesintiye uğradı. İstifa ederek ayrıldı. Bir bankanın desteği ile İstanbul’da Küçük Sahne’yi kurdu. Çalıştırmaya başladı. Bu arada da ilk renkli Türk filmi, Halıcı Kız’ı çevirdi.
Tiyatro, sanatın tümü gibi bir okuldur.
Eğitir, geliştirir insanı, dünyasının sınırlarını genişletir.
(Sabahattin Kudret Aksal)
Tiyatro aşka benzer, insanı hazin hazin ağlatır
Ama verdiği acının gücünde bir başka tad bulunur.
(Namık Kemal)
Tiyatro olan bir ülkede kötülükler,çirkinlikler, yanlışlıklar sürüp
gitmez.(W.Hazlitf)
Tiyatrosuna yardım etmeyen ve desteklemeyen bir ulus, ölmüş
Değilse bile ölmek üzeredir.(F.Garcia Lorca)
Tiyatro bir şehrin ocak başıdır. Orada en güzel masallar söylenir. En gerçek sözler duyulur.
Adama insanlık duygusu orada aşılanır. Oturmayı kalkmayı, dinlemeyi, anlamayı, inceliği, birbirimizi sevmeyi orada öğreniriz.
(Muhsin Ertuğrul)
- Başsağlığı –
Değerli öğretmen arkadaşım Hakkı Yüksekyıldız’ın vefatı beni derinden üzmüştür.Kederli ailesine, yakınlarına ve onu sevenlere başsağlığı dilerim. Mekanı cennet olsun.
Rüştü GÜLEY