FİL TERBİYECİLERİ
Fillerin nasıl terbiye edildiğini bilir misiniz? Terbiye edilecek filler kaçamayacakları bir alana alınır. Siyah elbise giymiş adamlar filleri günlerce aç susuz bırakırlar. Sonra fillere kemikleri kırılmayacak şekilde saatlerce dayak atarlar ve sonra gözlerini bağlarlar. Bu iş günlerce sürer. Her dayak öncesi gözler açılır ve dayaktan sonra gözler bağlanır.
Fillerin bir gün gözleri açılır karşılarında beyaz adamlar vardır. ( Aslında adamlar aynı adamlardır ancak üzerlerine beyaz elbise giymişlerdir.) Beyaz adamlar, susamış fillere su verir, sevdiği yemekleri ikram ederler ve gözlerini tekrar bağlarlar. Bu rituel böyle devam ederken filler beyaz adamlara kul köle olurlar ve onların her dediğini yaparlar. Sonuçta fili döven de seven de aynı adamlardır. Sadece üzerindeki elbiseler değişmektedir. Türkiye coğrafyasında fil yoktur; ama Türk Ordusu bir fildir. Türk Ordusu AKP zamanında bin bir zulümle hapislere atıldı. Fillerin çektiği acılar onlara çektirildi. Sonra hapishanelerin kapısı açıldı ve özgürlüklerine yeniden kavuştular. İçeri atanlar da AKP zamanındaydı, dışarıya da AKP zamanında çıkarıldılar.
Sonuç olarak Türk Ordusu filler gibi terbiye edildi. En son İlker Başbuğ olayını hep beraber gördük.
KESER DÖNER SAP DÖNER GÜN OLUR HESAP DÖNER
Siz bir ayının nasıl terbiye edildiğini bilir misiniz? Terbiye edilecek ayı derin bir varilin içine konur. Sonra varilin altında ateş yakılır. Tabandaki sac ısındıkça, zavallı hayvan tek ayak üzerinde durmaya çalışır. Üzerinde durmaya çalıştığı ayağı yanmaya başlayınca diğer ayağını saca koyar. Bu iş böyle devam ederken ayı terbiyecisi tef çalar. Bu iş böyle günlerce günlerce sürer. Ayı varilden çıkartıldıktan sonra ayı oynatıcısı tefi her çaldığında ayı ayağının yanacağı hissi ile bulunduğu yerde bazen sağ ayağının bazen sol ayağının üzerinde hareketler yapar. Ayının oynuyor hissi veren hali aslında müzikten değil canının yanacağı korkusundandır.
30 Mart’tan sonra fil terbiyecileri; ayı terbiyecilerinin eline düşerse, sokaklarda tingirdeyerek gezen bir çok adam görürüz.
HAYIRDIR İNŞALLAH
Hafta başında bir rüya gördüm. ( Gerçekten) Ben, Arap Zeki ile Zeki Altuntaş’ın tüpçü dükkanının önünde küçük taburelerde yan yana oturuyoruz. İkimiz bir kibrit kutusu büyüklüğü kadar beyaz bir kâğıdı birer ucundan tutuyoruz. Belediye seçimini kimin kazandığı o kağıtta yazıyor ve biz okumaya çalışıyoruz. O anda başımıza biri dikildi. Baktık, Hüseyin Anlayan ikimize gülüyor. Hüseyin Başkan ikimizi aldı, İş Bankası’nın kapısının önüne getirdi. Orada büyük bir kalabalık var. O ara Arap Zeki sıvıştı yani rüyadan çıktı. Başkan, beni kalabalığın önüne aldı. Baktım, Hakkı’nın çay ocağına kadar derin bir çukur açılmış. Arkadan birileri beni o çukura atmaya çalışıyor. Ben şöyle yarım döndüm, arkaya doğru bir yumruk attım; attım ama bir acı ile uyandım. Sol yumruğumu yandaki komodinin sivri yerine öyle vurmuşum ki, acıdan yerimden fırladım. (Bu rüya aynen görülmüştür.)
Sonra yatakta oturdum ve sol elimi ovuştururken geçen seçimde Hüseyin Başkan, Arap Zeki ile beni seçimde çukura gömmüştü. Acaba bu seçimde yine mi öyle olacak diye düşündüm! Eğer bu rüyanın başka bir tabiri varsa, biri bana anlatsın….