AYNI FABRİKANIN İMALATI !!
Eskiden bir inanış vardı. İmam Hatip okulları Erbakan Hoca’nın siyasetteki “Arka bahçesiydi.” Burada okuyanlara önceleri mücahit derlerdi. Bu okullar arttıkça mücahit sayısında büyük artışlar oldu ve kaplarına sığamaz oldular. Ve bazı uyanık mücahitler arka bahçenin FIRAKTISINDAN (tahta daraba) Hababam sınıfı talebelerinin maça kaçması gibi kaçtılar. Bunlar palazlandılar, müteahhit oldular. Bir kısmı da Amerikaya’ya geçtiler ve dünyanın her tarafına dağıldılar. Bunlara kabaca CEMAAT denildi. Bunlar büyüdükçe büyüdüler ve her şeye “Müsait” oldular. Bu sefer mücahitliğe başladıkları yerde kalanların korkulu rüyası oldular. Eski arkadaşlar ise “attan inip eşeğe binerek atı kıskandırmaya çalışıyorlar..!!!
Daha dün bu mücahitler hükümetin göz nuru idi. Bu mücahitler bugün “Haşhaşi” oldular !!! Bunların hepsi aynı fabrikanın imalatı ama hangi grup imalat hatası anlayamadık. (Bugün iktidarda olanlar mı yoksa Amerika’dan idare edilenler mi?)
HALKIMIZ
Bugün başbakan halkım halkım diye konuşuyor. Onun halk dediği Cumhurbaşkanı’nın da içinde olduğu milyon dolar davasında, Alman mahkemelerinin ayna gibi önümüze koyduğu Deniz Feneri olayında, mesnetsiz suçsuz olarak askerlerinin hapse atıldığı bir ülkenin genel kurmay başkanının terör örgütü kurmaktan hapse atıldığı bir ülkede halkımız dediği insanların gıkı çıkmadı, sadece seyretti.
Bugün AKP yi kim salladı dersen CEMAAT’İN ifşaatlarının AKP’yi salladığı sanılır!! Hayır yanlış AKP’yi sallayan Yukarıda saydıklarım haksızlıklara duyarlı insanların isyanıdır. Sanılıyor ki, 17 Aralık’ta patlayan kasalardan milyarlarca para çıkınca bunları cemaat ifşa ediyor dendi. Peki, cemaatin 100 Milyar doları var diyorlar. Onlar onun hesabını nasıl verecek?
“Bu kurnaz AKP ne yaptı?” Yolsuzluğun ortaya çıkmaması için herkesi yolsuzluğa ortak etmek lazım” fikrini kullandı. Sonuç olarak, yolda yürürken kafasına martı pisleyince Milli Piyango bileti almaya koşan başbakanımızın halkı, yaşananlar karşısında şaşkın vaziyette.
YAKIŞMADI
Tayyip Bey, siyasi rakibi Devlet Beyi kastederek medeni halini ve çocuğu olmadığını kastederek bir takım konuşmalar yaptı. Ve o bu işlerden anlamaz dedi. Bir empati yaparak kendisi Devlet Beyin yerinde olsa kırılmaz mı? Bu tür konuşmaların siyasette yeri var mı? Çocuğu olanların başı göğe mi erdi? Önemli olan Allah’ın hayırlı evlat vermesidir.
Adamın bir oğlu olur sevinir. Çocuk büyür öyle işler yapar ki, o baba oğlunun yaptıklarından üzülür, kahrolur. Eski İçişleri bakanı Muammer Güler’in de babası var, oğlunu büyüttü yetiştirdi. Oğlu Türkiye’nin sayılı adamlarından İçişleri bakanı oldu. Peki sonra? İçişleri Bakanı devletin kendine sağladığı imkanlarla yetinmedi. Ne idüğü belirsiz bir adamla akçe işlerine girdi. Maddi menfaati için ona telefonda sana bişey olursa senin önüne yatarım!! dediği ortaya çıktı. (Ondan menfaati için)
Muammer beyin babası kahvede arkadaşları ile otururken bu haberler televizyonlardan verilir. Kahvedeki gazetelerde oğlunun resmi bu olaylar ile ilgili haberleri yazınca o baba arkadaşlarının arasında ne hallere düşer.
Sonuç olarak, bir insanın çocuğunun olup olmaması çok önemli değildir. Çocuğu yoksa toplumdaki her çocuk onun çocuğu gibidir. Neticede, bir insanın özel hali politika konusu yapılmamalı..
ALO ŞEVKET HATTI KURULUYOR !!
Son günlerde ALO FATİH hattı popüler oldu. Bunun benzerini ALO ŞEVKET hattı olarak kuruyoruz. Alo Şevket hattından direkt Şevket Ömeroğlu’na ulaşıyoruz. Bu hattın kuruluş sebebine gelince, Mehmet Cevahir kafeteryayı kapatınca anadan doğma Fatsalılar sağa sola dağıldı. Kim öldü, kim kaldı bilinemiyor. Bu bilgiye ulaşmak için Alo Şevket hattını aramanız yeter. Yalnız Şevket’i İnternetten, İntersgamdan aramayın. O programları kullanacak zeka seviyesinde olmadığı için yalnız cep telefonundan arayın. (Şevket’te benim gibi telefon çaldığında yes düğmesine basabilecek zeka seviyesindedir.)
Geçen gün Cumhuriyet Meydanı’nda Sarı Mustafa’yı (Güneş) gördüm. Garibim bir geminin güvertesinden okyanusa düşmüş kedi yavrusu gibi dolaşıyordu. Mustafa’ya Şevket nerede diye sordum, bana baktı. Şevket’e alt perdeden sinkaf etti ve, “ o bizi terk etti. Şimdi Tonton Şükrü ile geziyor” dedi. “Neden?” dedim. Tonton Şükrü, “ona hergün pasta yediriyor” dedi. Anladım ki, çocuğa (Çocuk dediğim Mustafa 62 yaşında) Şevketsizlik çok koymuş.
Alo Şevket hattı çok yönlü bir hat. İstanbul’da yaşayan bir eski Fatsalı Alo Şevket hattına girip Kezban Yılmaz’ın Fatsa’da o gün ne renk takım elbise giydiğini anında öğrenebilir. Bu çok önemli hizmeti üstlenen Şevket Ömeroğlu’na teşekkür ederiz.