Medine Sözleşmesi ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin Karşılaştırması
Çok Hukuklu Sistemin Temellerini Atıyor
Medine sözleşmesinde çok hukuklu bir sistemin temel taşları görülmektedir. Şehrin düzeniyle ilgili bir anlaşmazlık durumunda nasıl çözüleceği, dış tehlikelere karşı nasıl korunacağı belirlenmiştir. Farklı hukuklara teminat verilmektedir.Yahudilere kendi içerisinde dini hukuklarını. Kendi kurallarına göre evlilik ve medeni kurallarını düzenleme hakkı tanımaktadır. Müslümanlar da kendi kurallarına göre medeni haklarını belirleyeceklerdir. İngiltere’nin yapmaya çalıştığını İslam medeniyeti yüzyıllar öncesinde başarmıştır. Medine sözleşmesi çok hukuku öngörmesi açısından İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini geçmiştir. Çünkü 1948’deki beyannamede çok hukuklu sistem hakkında bir önerme yoktur.
Medine Sözleşmesi ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi farklı hukuklara, inançlara saygı göstermektedir. “ Herkesin dini kendisine” algısıyla farklı dindeki insanlara empati yapılmaktadır. Medine Sözleşmesinde “Benim gibi yaşayacaksın, benim gibi düşünmeyen tehdittir” yorumlaması görülmez. İnsan Hakları Beyannamesinde bile bu kadar açık ifade edilmemektedir.
Tek Tip İnsana Karşı Çıkıyor
Medine Sözleşmesi, fidye ve diyet konusunda Müslümanları. Yahudileri kendi kuralları içerisinde serbest bırakmıştır. Yahudileri Müslümanların fidye sistemine uyma gibi bir zorunluluk getirmemiştir. Benu ‘Afv Yahudileri kendi aralarında adet olduğu üzere önceki şekilde kan diyetlerini ödemelerine iştirak edeceklerdi. Onların geleneksel hukuklarına ve geleneksel birikimlerine saygı gösterildi. Bu kuralda bize Medine Sözleşmesinin tek tip hukuk ve tek tip insan oluşturma çabasının olmadığını gösterir. Her kavmi olduğu gibi kabul etmekte ama bir kamu düzenini oluşturmayı hedeflemektedir.
“Genel düzeni bozmadığı sürece herkes kendi içerisinde özgür hareket edebilir.” Anlayışının bu sözleşmede bulunması. Çağının çok ötesinde bir anlaşma, vahiy kaynaklı olduğuna delil olarak gösterilebilir. Mesala maddelerden birinde, Yahudilerle ilgili zulme uğramaksızın Müslümanlara karşıt olanlarla yardımlaşmazlarsa. Yardım ve desteğe hak kazanacaklardır. Kendilerine karşıt olanlarla bir faaliyet içersine girmezlerse müdahale edilmeyeceği belirtilmektedir.Yine başka bir madde de “Yahudilerin dinleri kendilerine Müslümanların dinleri kendilerine” şeklinde açıklama vardır. Bu madde de çağın çok ilerisinde bir yaklaşımdır. Kendinden olmayanı düşman ve tehdit olarak gören. Yok etmeye çalışan tek tip insan yetiştiren kültür, 20.yüzyılın ideolojisidir. Günümüzde Amerika ve Batı kendi kültürlerini, popüler kültürü dünyanın hakimi yapmaya çalışmaktadır. Medine sözleşmesinde böyle bir maddenin bir irade dışında imzalanıp deklare edilmesi, Ortaçağda, Avrupa’nın hiç yapamadığı, günümüzde ise tam olarak içselleştiremediği, benimseyemediği bir kuraldır.
20.Yüzyılda Tek Tip Kişilik
Hangtinton’un kültürler savaşı teorisine göre batı medeniyeti üstün ırk, diğerleri ise değişip batıya benzemesi gereken ötekiler olarak
Kabul edilir. Beyaz Anglo Sakson Protestan (WASP) ırk özne olmuş, dünya da özne olmayı terk edip nesne olmuştur. Aynı durum ülkemiz içinde geçerlidir. Cumhuriyetin başında kendi kültürel benliğini bırakan Türk milleti özne olmaktan vazgeçerek batıya nesne olan ve onu taklit eden kültür haline geldi. Devletin resmi ideolojisi, “ Batı kültürüne benzemek modernliktir. Benzememek gericiliktir.” Tarzında sunuldu. Tarihsel egosunu batıya teslim eden, kendi iddiası olmayan, sadece batıyı taklit eden bir kimlik oluşmuş. Fakat bu kimlik halkla doku uyuşmazlığı yaşadığı için toplum kabul etmemiştir. Ama bunun sonucunda da kendi eski kültürünü koruyamamış. Batılı da olamamıştır. Anadolu’da mevcut kültürün yasaklanması, batı kültürünün yayılmaya çalışılması fakat bunun kabul edilmemesi sonucunda arabesk kültür ortaya çıkmıştır. Osmanlı döneminde olmadığı kadar halk, Arap müziğini dinlemeye başladı. Bir tarafı doğu diğer tarafı batı olan karışık bir kimlik ortaya çıktı. Bu durum kültür politikalarında devrim olmayacağını gösterdi.
Benzer bir durum Çin’de de yaşandı. Mao kültürel bir devrimle seküler bir konfüçyüzmi (neo konfüçyizm) uygulamak istedi fakat başarılı olamadı.Çünkü çok güçlü ve oturmuş bir medeniyetleri vardı. Halk havza şeklinde medeniyetlerini devam ettirmiştir. Kendi medeniyetlerinin disiplini ile kapitalizmin ekonomik artılarını birleştirerek dünya ekonomisinde ciddi şekilde küresel bir özne oluşturdu.
-Devamı Haftaya-