MENZİL’İ BİLİR MİSİNİZ?
Menzil, Adıyaman ilinin Kahta ilçesinin bir köyüdür. Bu köye SİİRT’in Kadir Köyü’nden gelen Seyid Abdülhakim Hz. toprak alarak yerleşmiştir. ( Seyid, Peygamber Efendimizin torunu olan Hz Hüseyin’in soyundan gelenlere denir. ) Kendisi tarikat şeyhidir. ( Nakşibendi) Burada Nakşi geleneğine uygun dersler vermeye başlamıştır. Onun ölümüyle yerine Seyit Muhammet Raşit Hz. görevi devr almıştır. Onun da ölümüyle görevi Seyid Abdülbaki Hz.almıştır. Bugün görevi o sürdürmektedir.
Menzil denilen küçücük köye binlerce insan, zengin, fakir, ejnebi ( Alman, İngiliz) ( havayolu, karayolu) akın akın gelmektedir. İşin entresan tarafı madde bağımlıları, alkol bağımlıları gelmektedir. Bunların burada yaptıkları tövbe ile bu kötü alışkanlıklarından kurtuldukları bilinir. Burada çaresiz kalmış bu insanlar kendilerine bir çıkış yolu bulmaktadırlar.
Bu söylenenlerin gerçeklik payını görmek için oraya gittim. Yaşadıklarımı tarafsız bir gözle anlatmaya çalışacağım. Oraya gidip, oraya tabi olanlara SOFİ denir. Sofi’nin Türkçe karşılığı, “ Tasavvufu yaşam biçimi olarak seçen adam.” demektir.
Menzil’e sabah erken ulaştım. Köyde otopark var, köyün içine araç alınmıyor. Otoparkta otobüsler, midibüsler, otomobiller var. Otomobiller arasında yurdun dört tarafından ( plakalarından) gelen araçlar var. Son model BMW’ler, Mercedesler gördüm. Ayrıca Adıyaman Havaalanı’servis getiren otobüs filosu da var.
Köyün ortasına gelince binlerce insanı bir arada gördüm. Sabah olduğu için görevliler insanları çorba içmeye davet ediyor. ( Akşam da çorba ikram ediliyor. ) Çorba içilen yere indim. Yüzlerce insanın küçük öbekler halinde çorba tenceresinden beraber çorba içtiğini gördüm. Çorba içmeye gelenlere görevliler üç tane küçük ekmeği katık olarak veriyor. Bu ekmeğin özelliği Peygamber Efendimizin kızı Hz. Fatma validemizin mayaladığı usulde dışarıdan hiç bir katkı maddesi olmayan ekmektir. Yemekten sonra çay ikramı var. Etrafa göz gezdirerek zaman geçirdim.
Öğle namazından bir saat önce camiye girdim. Maksadım GAVS Abdülbaki Hz. ( Gaus yardımcı demektir. Veya Peygamber Efendimizin ahirete irtihalinden sonra insanlara yardımcı olan demektir. ) yakından görmek, kendisine yakın yerde namaz kılmaktı. Camii gayet büyük, havalandırması güzel, sıcaklığı normaldi. Caminin cümle kapısından minbere kadar ortada üç metre genişliğinde koridor bırakılıyor.
Gelen cemaat o koridorun sağına, soluna görevlilerin yardımı ile yer alıyor. O koridorun bırakılma sebebi arkadan gelecek seyidlere ve diğer önemli misafirlerin girişine kolaylık sağlamak.
Öğle ezanı okunduktan sonra GAVS Hz.leri caminin cümle kapısından göründü. Koridorun sağında, solunda olanlar ve arka safta oturanlar hepsi saygı göstererek ayağa kalkıyorlar. GAVS Hz. göründüğü zaman cemaatte dalgalanmalar oluyor. VECD HALİ ( Coşma, kendinden geçme, heyecan) cemaatin bir kısmında kendini gösterdi. Bazı Sofiler Gavs, Seyda, Baba, Sultanım diyerek yüksek sesle içlerindeki yangını döktüler.
Bunun ne olduğunu bilene sordum ve şöyle cevap aldım. Yüksek voltajlı bir elektrik enerjisinin trafoya girmeden direk ampule girmesi ve ampulün patlaması şeklinde tarif etti. Ben koridorun ön tarafındaydım. GAVS Hz. gelişini kapıdan itibaren takip ettim. Karşıdan bakınca ne uzun ne kısa boylu ama heybetli bir görünüşü var. Beyaz sakalı çok uzunmuş gibi görünüyor ama aslında çeneden bir tutamdan biraz uzun gibi. Yüzü buğday rengi, burnu irice ve gözleri de irice. Yakından bakınca gözünde sürme çekilmiş olduğunu gördüm. ( Peygamber Efendimiz de zaman zaman gözüne sürme çekermiş. Başında sarığı, açık kahverengi bir cübbesi vardı. ellerini önünde kavuşturmuş olarak yürüyordu. Dikkatlice bakınca elinde bir çiçek demeti ile geliyordu. ( Peygamber Efendimiz, namaz kıldırmaya gelirken elinde bir gül olurmuş.”
Daha sonra namaz faslına geçtik. GAVS Hz. düz, melodisi olmayan bir sesle tekbir aldı. daha sonra sesli kıldırdığı namazda da duaları sesli okurken düz yalın bir sesle gayet yavaş olarak okuyordu. Namaz kıldırması da aynı yavaşlıktaydı.
Namazdan sonra yeni gelenlere tövbe etme faslına geçildi. Sofiler GAVS Hz. etrafına yarım hilal şeklinde diz çöktüler. Bir ucu GAVS Hz. elinde olan ipleri ( bezden yapılmış) Sofiler sağ elleri ile havada tuttular. Gavs Hz. tövbe duasını önce alçak bir sesle kendi söylüyor, Sofiler de söylenilenleri yavaş bir sesle tekrar ediyor. Bu dua öyle ağır, anlaşılmayan tumturaklı bir şey değil. Gayet basit Öz Türkçe bir söylem. Mesela şöyle başlıyor. “ Yarabbi, bu zamana kadar istemeden işlediğim günahlardan nadim oldum. Bir daha yapmayacağım” gibi. Ortada anlaşılmayan bir şey yok. Daha sonra gece Sofilerin ADAP denilen bireysel bir ritüeli de var.
Bu tövbe duası Seyid Muhammet Raşit Hz. zamanında Sofilerin az olduğu vakit şeyh ile sofiler bire bir el ele tutuşarak yapılırmış. Daha sonra sofi sayısı artınca yukarıda anlattığım şekilde yapılmaya başlanmış.
Daha sonra da bilenlerle ikindi namazından sonra hatim duası yapılıyor. Bu da karmaşık bir ritüel değil gayet kolay ama bunu bilenlerle yapmak bir tercih meselesi.
Peşinden görevliler madde bağımlılarını tövbe için Gavs hz. yanına davet etti. Eroin, esrar, alkol bağımlıları yarım daire şeklinde toplandılar. Gavs Hz. onlara güler yüzle, yumuşak bir sesle bu alışkanlıklarından vazgeçmeleri için telkinlerde bulundu, onlara dualar etti. Bunların bu kötü alışkanlıklarını bu dualardan sonra bıraktıkları sıklıkla görülmüştür. Menzil’in bu ünü herkes tarafından bilinmektedir.
Bunlardan sonra ( İkindi sonrası) yüz metre ilerideki MARKAD ( Saadatların Kabri demek. Saadat Seyit kelimesinin çoğul şekli veya tozlu camların arkasında secde eden ruh da denilebilir. ) ziyaret edilir, orada ahirete irtihal etmiş Seyitlere dua edilir. Peşinden akşam namazı, onu yatsı namazı takip eder. Sonra sabah namazında kalkmak için istirahate çekilir. Görevliler, sofilere battaniye ve yastık dağıtırlar. Caminin altındaki alanda herkes uyur.
Bu yazıya kendimden katkı yapmadan gördüklerimi yazdım. Bu bir gezi ve inceleme yazısıdır.