Medine Sözleşmesi
Medine Sözleşmesi ve insan Hakları Evrensel Beyannamesinin Karşılaştır ması
Medine Sözleşmesi ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamelerinin ortaya çıkışlarında çok ciddi sosyolojik ve psikolojik zeminleri vardır. 622 yılında İslam medeniyetinin kuruluşundaki zeminle 1948’de Avrupa’daki sosyolojik zemin arasında önemli benzerlikler göze çarpmaktadır. Batının 1948 yılında geldiği noktaya İslam medeniyeti 1326 sene önce gelmiştir diyebiliriz. Her iki sözleşmede de birey hukuku, kültürlerin hukuku. Devlet hukuku arasında denge kurulmaya çalışılmış. Birey, kültür grupları ve devlet yönetimi hakkındaki sınırlar çizilmiştir.Bu tür sözleşmelerde toplumsal empatinin ve birlikte yaşamanın bilinci görülmektedir.
Kültürel birliktelikler olmazsa toplum birlikte yaşamayı başaramaz. İnsanlar birbirleriyle sürekli kavga eden, savaşan, öldüren toplumlar haline gelirler. Bununla ilgili psikososyal deney yapılmıştır. Bir adaya 50 tane ergenlik öncesi gençler koyulur. Bir başka adaya da yine 50 tane aynı yaşlarda gençler yerleştirilir. Her iki adadakilere de üçer aylık süre tanınır. Birinci adadakilere, 3 ay boyunca serbest oldukları ve kendi tecrübelerini yazmaları istenir. Buradakilere hiçbir sınır konmaz. Hiçbir amaç belirlenmemiştir. Aralarında bir sözleşme yapılmadan bırakılmışlardır. İkinci adadakilerle küçük bir sözleşme yapılır. Bir amaç belirlenir. Bu amaca göre bir ateş yakılır. Sönmeden devamlı yakılı tutulması istenir. O ateşin yakılmasıyla ilgili prensipler verilir. 3 aylık sürenin sonunda raporlara bakıldığında. Amacı ve sözleşmesi olan ikinci odadaki gençlerde. Kavgaların ve tartışmaların daha az olduğu Birlikte yaşamayı daha iyi başardıkları görülür. Birinci adadaki gençlerde ise sözleşme olmadığı. Keyfi bırakıldıkları için aralarında kavga, tartışma ve olayların çok fazla yaşandığı gözlemlenir. Bu deney, insanların birlikte yaşama konusunda. Kendiliğinden bunu oluşturamadıklarını. İnsanlara bunun sunulmasının önemli olduğunu ortaya çıkarmaktadır. İslam dünyası dışındaki Toplumların ancak 1948 yılında İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi oluşturabilmesi. Ayrıca bu beyannamede Medine sözleşmesinin izlerinin görülmesi. İnsanlığın bu tür sözleşmelere vahiyle ulaşabildiğini göstermektedir.İnsanlık Medine sözleşmesi gibi bir anlaşmayı kendi kendine yapamamıştır. Tek Allah(c.c.) lı dinlerin ortaya çıkmasıyla birlikte gelen vahiyler, kitaplar, suhuflar vardır. Bu belgelerle yapılan sözleşmeler mevcuttur ama.İnsanların hepsini birleştirebilecek bir sözleşme noktasına İslam medeniyetinin başlangıç döneminde ulaşılmıştır. Medine sözleşmesi, insanlığın zihinsel olarak o seviyeye geldiğini. Fakat insanlığın olgunlaşmasının çok öncesinde olması. Bir vahiy sözleşmesi olduğunu gösterir. İnsanlık kendi olgunluğunu kısmi olarak 1948 yılında insan hakları beyannamesi ile göstermiştir. Bu nedenle Medine sözleşmesine medeniyet öncesi sözleşmede denilebilir.
Medine sözleşmesi bireyi tanımlıyor
Medine sözleşmesinin toplumsal empati (kendisi gibi olumlu görmek ) açısından önemli unsurlarından biri. Toplumun bağlılık duygusuna vurgu yapmasıdır.Bireyin toplumla bağını tanımlamakta.İnsanın yaşadığı toplumdaki sınırlarını belirlemektedir.Kişinin, toplumun ve devletin hukuku arasındaki sınırları belirler. Sosyal faaliyetlere iştirakle ilgili yine sınırlamalar yapılır.Medine sözleşmesi bireyin yatay ilişkilerinin hukukunu geniş biçimde tanımlarken, İHEB ise bireyin devletle olan ilişkisini tanzim etmede daha ileri seviyededir.
İnanç özgürlüğü Getiriyor
Medine sözleşmesi, Yahudi gibi diğer dini gelenekte olanları da. Vatandaş olarak kabul etmekte ve inanç özgürlüğü getirmektedir. Ortaçağ’da İspanya’da engizisyon mahkemeleri zorla Katolikleştirirken, kendi dininden olmayanları yok ederken Medine sözleşmesinde başka dinden olanları da İslam devletinin vatandaşı olarak kabul edildiğini gösteren maddeler içermektedir.O tarihte başka dinlerden olanlara özgürlük tanıması konusunda. Yazılı teminat verilmesi. Hatta bunu güçlüyken yapabilmesi sözleşmenin çok öngörülü olduğunu göstermektedir. ( Avrupa insanlık dersini Medine sözleşmesinden almıştır. İslam dini aşağılık duygusunu reddeder. Anlamayanlar varsa uyansın.)
-Devamı Haftaya-
Kaynakça: Prof.Dr. Nevzat TARHAN