BENİM DÜŞÜNCELERİM
Geçen gün Ordu Valiliği’nde bir toplantı yapıldı. Ordu’da Turizm konulu bu toplantı havanda su dövme şeklinde bitti. Toplantıyı tertipleyenler ” Yayla turizmini” model olarak kabul etmişler; ama yayla turizmini seçenler konu hakkında pek fikir sahibi değiller. Konuştukları tamamen dilek ve temenniler formatında.
Yayla turizmini yapalım diyenlere soruyorum. Hiçbir alt yapınız var mı? Yok! 10.000 turist getirmeyi planlıyorsunuz, peki bu insanları nasıl oyalayacaksınız? El cevap: Çelik, çomak oynatacağız. Yemezler!!! Efendim, Karadeniz, mavi ile yeşilin kucaklaştığı bir coğrafyaymış. Onu da yemezler. Karadeniz, İsviçre’den, Avusturya’dan daha mı yeşil. Bugün turizmi bilmeyenler, bilenleri de hiç kaale almıyorlar. Bu konuda mevcut siyasilerin de hiçbir birikimi yok.
Siyaset yavaş yavaş ısınıyor. Dikkat edin yarın siyasilerin konuşacağı bir şey var. “ Fatsa Belediyesi’nin çok borcu varmış.” Başkan, “ borcu eskiden devr aldım” diyor. Belediyeyi almayan çalışanlara soruyorum, “ Siz borcu nasıl ödersiniz?” Biz gelirsek kolay diyorlar. Eğer kolaysa bu konuşmalara gerek yok. Kimse, “ Fatsa’nın kalitesini nasıl yükseltiriz “ diye kafa yormuyor. Daha önceki siyasiler ve sivil toplum kuruluşları belediye ile çalışmalar yapıp, organize sanayini kurup, Fatsa’da 2500 kişiye iş imkanı sağladılar. Yeniler nasıl katkı yapabilir? Tabi ki, turizm ile.... Fatsa ve köylerinin birçok değerlendirilebilecek turizm portföyü var. Mesela Fatsa Adası, Terzioğlu Tepesi, Hisarbey Konağı, Edirli Camii, vs. vs. Buralara turizmi getirebilirsek, Organize Sanayi kadar bir katma değer sağlayabiliriz. Siyasilerimizin, yol, sokak, asfalt, kanalizasyon konuşmalarından ziyade Fatsa’yı turizm kenti haline getirme planlarını konuşmalarını bekliyorum.
GÜNÜMÜZ FATSA GENÇLİĞİ
Benim bu tırı vırı fikirlerime ilgililerin ilgi duyacağını sanmıyorum. Peki memleketimizin gençleri ilgi duyup, dillendirirler mi? Ona da hayır diyorum. Onlar ellerinde yeni nesil telefonlar sokakta önlerine bile bakmadan telefona bakarak yürüyorlar. Dikkat edin, kafede, restoranda dört genç oturunca, oturdukları anda hemen telefonlarını çıkarıp birbirleri ile konuşmadan telefonları ile oynamaya başlarlar. Bu konuda rekor kızlarımızda... Hiçbiri masaya oturduğunda yeni bir kitabın kritiğini veya sosyal, siyasi bir olayın eleştirisini yapmazlar. Hemen telefonlarına gelen mesajlara bakarlar ve mesaj atarlar... Bilmem yanılıyor muyum?
GÜNÜMÜZ FATSA GENÇLİĞİNE
Başımdan geçen bir olayı anlatayım. Belediye Başkanlığına vekalet ettiğim günlerden birinde, sekreter ziyaretçim olduğunu söyledi. Masadaki monitörden gelenlere baktım. İkisi de çok samimi arkadaşım. Sekretere, “Beklesinler!” dedim; ama ben onları masamdaki monitörden takip ediyorum. Arkadaşlarımın canının sıkıldığını fark ettim. Onları biraz daha beklettim. Sonra hırsla kalktılar, gidecekler, sekretere,” hemen içeri al, gelsinler” dedim.
Az sonra bizim iki kafadar içeri girdi. İkisi birden bana, “ Niye bizi kapıda bekletiyorsun? Adam mı oldun... “ diye saydırmaya başladılar. Ben güldüm. “ Oğlum, bu memleketin en münevver ailelerine mensupsunuz. Fatsa’nın göbeğinde oturuyorsunuz, İstanbul’da okudunuz, mimar, mühendis oldunuz.
Bense Fatsa’nın varoşunda, Sülükgölü’nde doğdum, orada büyüdüm. Ortaokulu 7 yılda bitirmiş kamyon şoförüyüm. Siz bu makamı bana bırakırsanız işte böyle benim kapımda eşek gibi beklersiniz “ dedim. EY GÜNÜMÜZÜN FATSA GENÇLİĞİ, seçimler geliyor. Bırakın o koca telefonlara bakmayı da Belediye Başkanlığına, meclis üyeliğine talip olun. Telefonda mesajlaşmayı bırakın, Fatsa’da sanayiyi, turizmi nasıl geliştirebiliriz, Fatsa’yı nasıl daha ileriye taşırız onları tartışın... Haksızsam bana da haksızsın deyi verin....