YİNE KAOS
Hatay’da Ahmet Atakan adında bir evladımız hayatını kaybetti. Ortalık yeniden karıştı. İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin vs. bütün illerde protesto yürüyüşleri aldı başını gidiyor. Böyle durumlarda aklı başında bir yetkilinin televizyon karşısına çıkıp; yatıştırıcı yumuşatıcı bir açıklama yaparak gerginliği yatıştırması bekleniyor. Bu beklentiye karşın bir sayın bakan elinde kına torbası dolaşırken, bir sayın vali attığı mesajlarla kaos ateşini alevlendirmek için körüğü hızlandırıyor. Hele sayın dahiliye nazırımız; bir zamanlar dönemin başbakanı Sayın Demirel’in , “ bana sağcılar cinayet işledi dedirtemezsiniz” demesi gibi bana polis suç işledi dedirtemezsiniz diye ısrar etmektedir. Bakanın bu beyanları polisi kanunsuz müdahale konusunda cesaretlendirmektedir. Bu durum da olayları yatıştırmak yerine kaosu davet etmektedir. Diğer taraftan polis yardım için çağırılan, sığınılan, şefkat kapısı olarak görülen bir kurum olmak yerine görüldüğünde hangi tepkisi ile karşılaşılacağı bilinmeyen ve adeta, “ polis geliyor, imdaaat.. ! “ diye haykırılan bir korku kurumu haline gelmektedir. Elbette şefkat kapısı olan, sığınılan, koruyan polislerimiz de vardır. Tüm kurum korkulan memurlarla dolu değildir. Ama doğru olan tamamının koruyan, kayıran, halkına kol kanat geren kişiler olması gerekmektedir. Diyarbakır’da kendisini tehdit edenlere sesini çıkarmayıp, İstanbul, Ankara, vs. illerde demokratik tepki hakkını kullanmaktan öteye bir hareketi olmayanların üzerine sinek ilacı sıkar gibi biber gazı fıslatmak kaos nedeni olmaktadır.