ESKİ DIŞ İŞLERİ BAKANI
Geçenlerde bir gazetede eski dış işleri bakanımız 2003 yılında ABD Dış İşleri Bakanı Colin Powel ile gizli bir antlaşma yaptığını yazdı. Antlaşmanın şartları şunlar. Irak’ın kuzeyinde kurulacak Kürt devletinin resmen tanınması!!! Kürt nüfusunun yoğun olarak yaşadığı bölgelerde özerklik ve aşamalı olarak federasyona geçişin sağlanması ve PKK elemanlarına af çıkarılması!!!
2003 yılında böyle bir antlaşma yapıldı mı bilmem ama bugün yani 2013 yılında geldiğimiz noktaya bakalım. 2013’den günümüze kadar askerlerimizi pusuya düşürüp, öldüren PKKlıların %85’i ( Başbakanın rakamı) ellerini, kollarını sallayarak hem de silahları ile birlikte Türkiye sınırları içinde dolaşıyorlar. Yalan mı? PKK’ya af fiili olarak başlamıştır.
Diğer şart neydi? Kürtlerin yoğun olduğu bölgelerde özerklik ve aşamalı olarak federasyona geçişin sağlanması. Yıl 2013, geçen gün PKK toplantı yaptı, kendi kadrolarında yeni atamalar yaptı, kadroyu gençleştirdi. Hem de içimizde ve alenen. Türkiye sınırının tam karşısına burada varız diye Kürt bayrağını dikti. Kendi asayiş birimlerini kuruyor. Bunlar da 2003’de yapılan anlaşmanın hayatiyet kazanmasıdır. Özerklik ve aşamalı olarak federasyona geçiştir. Irak’ın kuzeyinde kurulacak Kürt devletinin kurulduğunu söylememe gerek yoktur herhalde.
Demek ki neymiş? 10 yıl önce tiyatro yazılmış, 10 yıldır Güneydoğu’da yaşananlar oyunun parçalarıymış. Bu oyunda oynatılanların ölenlerine şehit, sakat kalanlarına gazi, sağ kalanlarına da kahraman denmiş.
GÜNÜMÜZÜN DIŞ İŞLERİ BAKANI
Ahmet Davutoğlu fitrattan faullu adam. Bir insan yaşlanınca saçları beyazlar. Bıyıklar saçtan 20 yaş daha genç olduğu için nispeten siyah kalır ama bu adamın saçı siyah bıyığı beyaz. Bu işte bir terslik var!!!
Bu bakanın yaptığı işlerde ters. Komşularımızla sıfır problem politikası ile yola çıktı. Düşman olmadığımız komşu kalmadı. En son ABD’nin gazı ile Suriye’ye demokrasi getirmek adına daldı. Oradaki muhaliflere el altından silah verdi. Oradaki ateşi benzin döktü. Müslümanı, Müslümana kırdırıyor.
Esat, iki hafta sonra gider dedi. Sonra da biz iki hafta sonra “ Şam camisinde Cuma Namazı kılarız” dedi. Kardeşim, ne oldu da Şam Camisinde Cuma namazını tercih ettin. Türkiye’de cami kıtlığı mı vardı. Sonra kıldığın namazla ölümüne sebep olduğun insanların günahından kurtulabilecek misin?
Ufku dar dış işleri bakanımız Şam Camiinde namaz kılamadı. Suriye, uçağımızı düşürdü, Türkiye sınırına kadar geldi. Akçakale’ye kurşun yağdırıyor. Ne demişler, “ ÇALMA ELİN KAPISINI YÜZÜK KAŞI İLE- ÇALARLAR KAPINI BALTA BAŞI İLE” Buna ufuksuz bakanımız ne diyor, “ UÇAKLARIMIZ TEYAKKUZ HALİNDE “ yesinler senin teyakkuzunu… Düşen uçağımızı Akdeniz üzerinde KİSKİ MAHMUT KUŞ LASTİK ile düşürmedi. Suriye Ordusu düşürdü. Ne yaptın onu söyle.
TBMM KALİTESİ
Meclis başkanı TBMM demokrasisinin mabedidir diyor ama meclis başkanının mabet dediği yerde Tokat milletvekili, kürsüde konuşan CHP vekilinin üzerine yürüyüp ana avrat dümdüz gidiyor. Meclis başkanına soruyorum, mabette ana, avrat sövüldüğünü duydun mu?
Bunlar yetmiyor AKP vekili ile MHP vekili meclisin helasında kavga ediyor. BDPli vekil meclis başkanının mabet dediği yerde Türk halkına hitaben Kürtlerin hakkı hepinize zehir zıkkım olsun, burnunuzdan gelsin diye beddua ediyor!!! Diğer BDP vekili meclisteki diğer vekiller için IQ’su ayakkabı numarası kadar diyor.
Başbakan ana muhalefet liderine “Nesebi belli değil” diyor. Ana muhalefet lideri başbakan için ” Yalan makinesi” diyor. Hüseyin Çelik , Bahçeli’ye “ Ankara’da kuluçkaya oturmuş, zavallı” diyor. Bunları alt alta koyup, yüzlerce misal verebiliriz.
Bu kalitedeki meclisten ne beklenir. Cumhuriyet tarihinin en kaba meclisi budur. Bunların mecliste tepişmesinde ülke bölünüyor, parçalanıyor ve hızla büyük bir kaosa sürükleniyor.
Kenarı Dicle’de aşırsa bir kurt koyunu
Gelir de ilahi adalet sorar Ömer’den onu.
Size bir ülke verildi. Onun demokrasisini, yargısını, toprak bütünlüğünü, kardeşliğini yok yere çaldırdınız. Gün gelecek ilahi adalet bunun hesabını sizden soracak.
.