Görüntülenen Sayı: 2183
2802 | Yayım Tarihi: 26 Nisan 2013 Cuma
  • Ana Sayfa
  • Haberler
  •  Spor 
  • Köşe Yazarları
  • Bunları Biliyor musunuz?
  • Vefatlar
  • Güneşlik
  • Dost Siteler
  • Künye
  • İletişim
  • Son Sayı
Ana Sayfa » Köşe Yazıları » ÇERNOBİL NÜKLEER FACİASI

ÇERNOBİL NÜKLEER FACİASI

Av. Nur Hilal GÜNDÜZ

Av. Nur Hilal GÜNDÜZ

nurhilalgunduz@gunesgazetesi.net
Facebook'ta Paylaş

  Bundan tam 27 yıl önce bugün, 1986 yılının 25 Nisanı’ı 26 Nisan’a bağlayan gece, saatler 01.23’ü gösterirken,  Çernobil nükleer santralinin 4 numaralı Reaktörünün patlaması sonucu, Hiroşima ve Nagasaki’ye atılan atom bombalarının 100 katı kadar radyasyon havaya karıştı, Radyoaktif bulutlar, rüzgarın da etkisiyle, Güney Afrika’ya kadar ulaştı. Yağan yağmurlar, Karadeniz ve Edirne’de bulutları yere indirdi. En mütevazi rakamlara göre, üç ülkede 146 bin kilometrelik bir alan radyoaktif kirlenmeye maruz kaldı. 

              Nükleer felaketin merkezi Çernobil’di! Çernobil Santrali’nin 190 ton zenginleştirilmiş uranyum içeren 4 numaralı reaktörü 1983′te hizmete açıldı. 25 Nisan 1986′da bir güvenlik testi için reaktörün gücü yarı yarıya düşürüldü. Bir gün sonra, yani 26 Nisan gecesi 1000MWth düzeyine inmesi gereken güç, 30MWth’e düştü ve bu durum reaktörün kontrolden çıkmasına neden oldu. Saatler 01:23:48′i gösterdiğinde meydana gelen patlama, reaktörün 2 bin tonluk çatısını havaya uçurdu. Üstelik geçmişi 1960′lara dayanan R.B.M.K tipi reaktörler, nükleer radyasyonun yayılmasını önleyecek bir üst yapıya da sahip değildi!
Bulutlar yoluyla, Kanada’dan Japonya’ya kadar ulaşan radyasyonun, Türkiye’yi etkilememesi mümkün değildi. Fakat hemen kaza sonrası, ya da olayyın ciddiyeti anlaşıldıktan sonra bile, Türkiye’de kaza ile ilgili hiçbir önlem alınmadı.
Dönemin üst düzey yetkilileri, çay bardaklarıyla kameralar önünde poz verirken, ülkemizin radyasyondan hiç etkilenmediğini, ne çayda, ne fındıkta ne de başka ürünlerde sağlığa zararlı madde olmadığını duyurdular halka. Öyle ya, üst düzey Bakanlarımız, çayları böyle gönül rahatlığı ile içiyorsa, endişe edilecek bir durum yoktu. Oysa bunlar hep göstermelik eylemlerdi. Aslında gerçeğin yüzü böyle değildi. Özellikle Karadeniz bölgesi başta olmak üzere, Türkiye de, bu patlamadan etkilenmişti. Fakat siyasiler, ekonomik, siyasi hesaplarla halkın sağlığını hiçe saydı ve hiçbir önlem almadı. Kendileri yabancı çaylar içip, halka radyasyonlu çayları içirdi. 
Olaydan 20 yıl sonra, Karadeniz Bölgesinde, Kanser vakalarının artması, belki de tesadüf değildi. Fakat bu yönde bile ciddi bir istatistik, bilimsel çalışma yapılmadı. Herşeyin üzerini örtbas etmek isteyen zihniyet, hep aynı kaldı.
Şimdi Çernobil faciasının üzerinden, 27 yıl geçtikten sonra, ülkemizde üç ayrı yere, nükleer santral kurulma çalışmaları devam ediyor. İlk iki santralın yeri belli oldu. İlk nükleer santralı yapacak Rus şirket ile anlaşma sağlandı. Hükümetimiz, kim ne derse desin bu yolda kararlı adımlar atıyor. Oysa, Nükleer enerji santrali donanımını üreten gelişmiş ülkelerin hiçbiri, kendi ülkelerinde 1970'lerden bu yana nükleer santral kurmuyor ve kurduklarını da birer birer kapatma kararı alıyor. Ülkemizde de birçok alternatif enerji kaynağı varken, hiçbiri düşünülmüyor. Nükleer enerji santrali tek çözümmüş gibi gösteriliyor. Nükleer santralin kurulması diğer santrallerden daha pahalıdır. Üstelik diğerlerinden farklı olarak 30 yıl içinde yeniden sökülmesi gerekir. Oysa diğer tür santraller sürdürülebilir enerji sağlarlar; kurulmasından sonra düzenli bakımları sürekli kullanımlarını sağlar. Nükleer santrallerin atıkları çok uzun bir süre yokolmuyor. Atıkların depolanması ve çevreye zarar vermeden saklanabilmesi çok zor. Atıkları yok edecek bir teknoloji henüz yok. Üstelik en gelişmiş ülkelerde bile nükleer santral kazalarının  olduğu görülüyor. Japonya gibi ileri teknolojili bir ülkede bile kazalar önlenemiyor. Ayrıca resmi kaynaklar dünyada her 2.5 yılda bir Çernobil gibi bir reaktör çekirdeği erimesi olasılığı olduğunu açıkladı. Nükleer enerji, Batı ülkelerinde "ölü teknoloji" olarak anılıyor. ABD'de yapımı tamamlanmış olmasına rağmen Shoreham reaktörü, işletim masraflarının çok yüksek olacağı için kapatıldı. İtalya'da referandumla faal haldeki üç reaktör, Avusturya'da halkın isteğiyle inşaatı tamamlanan ve çalışmaya hazır santral, Kanada'da emniyet gerekçesiyle birçok reaktör kapandı. Fransa hariç 14 OECD ülkesi, nükleer programını durdurdu.
Bu sebeple, ülkemizde de nükleer  Santralin ne doğru dürüst işleyeceğine ne  de gerekli güvenlik tedbirlerinin alınacağına inanmıyorum. Bu yüzden  bu santral işinden vazgeçmeli ve daha güvenli ve temiz enerji kaynaklarına yönelmeliyiz. Ülkemizde rüzgar ve güneş enerjisinden yararlanmanın yollarını aramalı, güvenli, doğal kaynaklara güvenmeliyiz. 
 

Yalnızca aboneler yorum yazabilir.

Abone Bilgileri

Abone girişi yapınız
Abone Kodu:
Parola:
Şifrenizi almak için tıklayın

  • Hava Durumu
  • Arşiv


Kaynak: Meteoroloji Genel Müdürlüğü






 Güneş Gazetesi © 2005-2025 Her hakkı saklıdır.