Bireysel ve Toplumsal Şiddet Bağlantısı
“Kılıç çekmek mi, aklı kullanmak mı?” sorusuna cevap verme, şiddetin psikolojik dinamiğinde temel belirleyici bir unsur olmuştur. Şiddeti yöntem olarak benimseyenlerin çocukluk dönemlerinin ve yetiştiği kültürün rolü bu soruya verdiği cevabı biçimlendirmesi açısından önemlidir.
Güç ve kişilik çatışmaları bireyler arasında olduğu gibi toplumlar arasında da temel paralel psikolojik dinamiği taşır. Kendisini şiddet uygulayarak ifade edebileceğini zanneden , şiddet uygulayarak ayakta tutabileceğini düşünen veya kendisini şiddet uygulayarak gerçekleştireceğine inanan bireylerin veya toplumların ortak bazı özellikleri vardır.
Birincisi ; otoriter görünme ihtiyacıdır. Kişiler kontrolü kaybedeceği korkusu ile şiddete başvururlar. Sorumluluk duygusu aşırı yüksek yöneticiler. Güç ellerinde iken kaybetmekten korkan yöneticiler şiddete kolayca başvururlar.
İkincisi ; özgüven eksikliğidir. Özgüven eksikliği içindeki kişiler güçlü gözükme ihtiyacı hissederler. Duygularını bastırmayan veya kontrol edemeyen özgüveni düşük kişiler, güç bende , kontrol bende duygusunu hissetmek için şiddeti tercih edebilirler.
Üçüncüsü ego doyumu için şiddet uygularlar. Yapılan beyin araştırmalarında ortaya çıkmıştır ki, öfke duygusu aynı anda endorfin salınımı yapmaktadır. Endorfin de iç morfin maddesidir. Geçici olarak rahatlık ve keyif verir. Bazı uyuşturucu türleri de aynı etkiyle keyif verir. (Sigaraya alışan gençleri tehdit eden unsurlar sayılamayacak çoktur. Sigara alkolden daha tehlikeli davranışlar üretebilir.) Kendilerini iyi hissetmek için vücuduna jilet atan kişilerin daha sonra eroin almış hissi yaşamalarının biyolojik temeli budur. Tarihte arenalarda şiddet uygulayan .Bugün şiddet görüntülerinden zevk alan kişiler biyopsikolojik olarak madde bağımlısı gibidirler. Yanlış öğrenme sonucu , beyinlerinin ödül - ceza sistemini bu şekilde çalıştırmaktadırlar. Kendilerini böyle tatmin eden Yöneticiler toplumsal şiddet için kötü örnek olurlar.
Dördüncüsü, özgürlüklerin bastırılması yoluyla sapmış adalet ve düzen anlayışı için şiddet uygulamalarıdır. Hukuk üstünlüğü değil kanun üstünlüğü anlayışı, şiddetin nedenlerinden birisidir.Aslında hukukta algı yoktur; olgu vardır. Zan ve tahmin yoktur. Bilgi, veri ve kanıt vardır.Bugün Doğu Türkistan’da kadınların, 18 yaşın altında olanların , devlet memurlarının camilere girmeleri yasak. Girerlerse, kamu düzenini bozdukları için terörist muamelesi görürler.Çoğu defa da faili meçhulle yok olurlar. (orada Çin hukuku geçerlidir. Türkiye’de yaşayan kendini bilmezlere güzel bir örnektir.) Evrensel hukuka ,temel insan hak ve hürriyetlerine uymayan ,adil olmayan yasalara itaat etmeyenlere uygulanan yukarıdan aşağıya şiddet, yeni şiddetleri doğurmaktadır. Adil olmayan yasaları olan ülkeler , terör ve şiddeti bunun için durduramamaktalar. ( Türkiye’miz de bunun içindedir )
Beşincisi ‘kışkırmacılıktır. İnsan ilişkilerinde benzerlikleri değil farklılıkları daha çok görme özelliği , ilişki yönetiminde çatışmayı farkında olmadan artırır.Bazı kişilikler,insanların farklılıklarını kullanarak kavga çıkarır. Bundan özel bir zevk alırlar. Özellikle gücü zayıf, egosu büyük kişiler kavga ve çatışma çıkararak kontrollerini devam ettirmek isterler. Tarihte bir çok çatışma provokatör ajanlarca böyle başlatılmıştır. ( Türkiye de bugün tırlar güpe gündüz yakılıyorsa Hepsi PKK’nın üzerine atılıyorsa. Ajanlara dikkat gerek. Su uyur düşman uyumaz. Sevgi ve saygılarımla.