4+4+4 YASASI
4+4+4 yasası, milletvekilleri nezdinde 4x4 bir yasaya dönüşüverdi. Komisyonda kurulan barikatlar, fırlatılan eşyalar, sağ kroşe, sol kroşe yumruklar yasayı artıdan çarpıya dönüştürüverdi.
Karşılıklı çekişmelerin, iktidar partisi milletvekillerinin ‘biz muhalefeti çok dinledik, çok konuştular, sabrettik’ söylemlerinin ardında, ‘aslında biz bildiğimizi okuruz, sizi o kadar dinledik yetmedi mi’ sözlerinin saklı olduğu açıkça anlaşılıyor. Günlerce de dinlesek, bir şey değişmeyecek, ya olacak ya olacak dedikleri yasa tasarısını sonunda komisyonda kabul ettiler.
Çocukların eğitimi için yaptıkları yasada, kavga dövüş sergileyerek, onlara bir güzel örnek oldular. Adeta yap-boz tahtasına çevirdikleri eğitim sisteminde, rakamlarla oynamakla, sayıları değiştirmekle, iyi bir eğitim sistemine geçileceğini sananlar, şiddeti çocukların beynine daha iyi kazıdıklarının farkına varmadılar.
Doğru dürüst düşünülmeden, konuşulmadan, oldu bittiye getirilen eğitim sistemimizin içi boşaltılarak, birtakım ideolojik beklentilerin ve hesaplaşmaların odağı haline gelmesi, yasa yapıcıların umurunda değil. Kendi beklentilerine ve toplumun kendi düşünceleri yönünde değişimine olanak sağlanması ve aynı düşüncede bireyler yetişmesinin hedeflenmesi, yasa yapıcıların asıl hedefledikleri olarak görülüyor.
Çocukların ve gençlerin daha iyi düşünen, sorgulayan bireyler olarak değil de, ezberci ve sunulanı kabul eden bireyler haline getirildiği, fırsat eşitliğinin hiçe sayıldığı, çocukların sınav endeksli ve bilgileri depolayan bireyler olarak yetiştiği sistemde, bu yanlışları değiştirecek ve hayata hazır bireyler yetiştirecek bir sistemi, yasa koyucular nedense hedeflemiyor.
Çok küçük yaşta teoriyle donatılan ve fazla gelen yüklerle doldurulan beyinler, geleceğe yorgun ve daha ümitsiz hazırlanıyor. Toplumsal gerçeklerden habersiz, ülkenin ve dünyanın gündeminden uzak, ailenin koşullarından bihaber, kendi yaşantıları dışındaki bireylerin nasıl yaşadığını umursamayan, bireysel düşünce odaklı gençler yetişiyor okullarda. Fizik, kimya, matematik bilgileri ile yoğrulmuş fakat okuduğunu yorumlamaktan uzak beyinler yetişiyor. Sürekli yarış halinde olan, fakat kendi düşünce sistemini kuramayan beyinler yetişiyor. Kendi hayatının anlamını ve istediklerini sorgulayamayan, maddi değerlerin herşeyin üzerinde olduğu düşüncesine inanan, seçim hakkını kullanamayan ve söz sahibi olamayan bireyler yetişiyor.
Hayatının çok küçük bir yaşında, ailesinin inançları ve ideolojik temelleri üzerinden şekillenecek çocukların, kendi hayatını seçme hakkına sahip olacağını hiç sanmıyorum. Dini temelli liselerin orta sınıfının yeniden açılmasıyla, daha ilkokul dördüncü sınıftaki bir çocuğun, tüm hayatını şekillendirecek bir eğitim sisteminin içinde yer alması, onun kendi seçimi olamaz. Böyle bir kararı bırakın dokuz on yaşını, 18 yaşında ancak verebilir. Ancak o zaman belli bir mesleğin kazandırılmak istendiği, dini temelli bir eğitimin verildiği bir okula gitmeye karar verebilir. Oysa çok küçük bir yaşta ailenin onun adına böyle bir karar vermesi çocuğun seçme hakkını elinden alacaktır.
Eğitim sisteminde yaşanan aksaklıkların, 4+4+4 sistemiyle değil, ancak ve ancak zihniyet değişikliğiyle düzeleceği kanısındayım.