AYNI ÜLKENİN BİNBİR YÜZÜ
Bu ülkenin bir tarafında insanlar günlük telaşlarında, sabah ne giyeceğini düşünüp, iş arkadaşıyla akşam Fatmagül’e ne olduğunu konuşadursun; aynı saatlerde bir öğretmen daha okul servisinden alınıp usulca dağa kaçırılıyordu. Hangi dağın hangi mağarasında sorgulanıp, sonrasında ne olacağı bilinmiyordu. Ülkesinin doğusunda bir köy okulunda işe başlayan, ekmeğini kazanmak, mesleğini yapmak için mücadele veren gencecik bir insan, karanlık ve soğuk bir dağın hangi köşesinde kimbilir.
Aynı saatlerde ikoncanlar yine farklı bir kıyafet giymiş, etek boyu kısalmış bir elbiseyle, rengi açılmış saçlarıyla, arzı endam etmekte. Bilmem kaçıncı dizinin, kaçıncı setinde yaşanan olaylı aşklar da, pek mühim bir mesele teşkil etmekte. Dizilerin meşhur yalılarından birinde, koyu bir intikamın ayak sesleri yankılanmakta. Kiminin eski aşkı, kiminin şimdiki sevgilisi derken kafalarımız karışmakta.
Yüksekova da bir mühendis, öğretmen eşini yeni evine getirirken, sırtından giren kurşunlarla, oracıkta can veriyor bir akşam vakti. Yedi kurşun yedi kat vuruyor ailesinin kalbini.
Annesinin karnında hayata yenik başlayan 8 aylık bebek de, en fazla bir iki gün dayanıyor yaşam savaşına. 8 aylık hamile bir kadın, küçük kızı ve karnında bebeğiyle ölüyor arabasının içinde kurşunlanarak. Diğer kardeşleri habersiz bu gidişten.
İnsanlar karayollarında arabalarından indirilip, ya dağlara kaçırılıyor, ya da arabaları ateşe veriliyor. Ülkenin bir yanında kontrol elimizden kayıp gidiyor.
Oysa biz hala yüzümüzde bir maskeyle, her şey normalmiş gibi davranıyoruz. Herkes hayatına devam etsin, terör kazanmasın, terörün amacı kaos yaratmak laflarıyla, hergün yaşanan bunca ölümü görmemezden geliyoruz. Fakat bu sefer farklı olduğunu bilmiyoruz.
Terör bu kez hayatın içinde; dağların amansız yamaçlarında değil, sokak ortasında, evin kapısında, anahtarı çevirdiğimiz yerde, arabanın içinde, yolda, tatilde, işte, anne karnında her yerde. Terör ülkenin her yerinde, ailelerin içine bir ateş topu yayıyor her gün.
Bizler artık, her şeyin daha iyi olduğu, ekonomisinin daha büyük, daha güçlü, sözü daha dinlenir Türkiye masallarıyla uykuya dalarken; birileri her gece uyumayıp nöbet bekliyor, evlerinin banyosunda silahların susmasını bekliyor. Gece olunca evinden kapı dışarı çıkamıyor. Devlet vatandaşının can güvenliğini sağlayamıyor.
Bu ülkede aynı saatlerde birileri, sırf yazdıkları için bilmem kaçıncı senedir tutuklu bulunuyor. Kaçıncı senedir bitmeyen bir davada, halen delil toplanamadığı için, elde delil olmadığı için, sanıklar gün değil, yıl sayıyor. Bilmem kaç üst düzey asker, ülkenin en zor döneminde, bitmemiş davalarda tutuklu sıfatıyla sıra bekliyor.
Bizim politikacılarımız halen mecliste yemin edip etmemeyi tartışıyor. Meclisi olağanüstü toplayıp bu gidişe dur diyemiyor. Halen harekatlar devam edecek, silah bırakırsa bırakırım inatlaşmasıyla, kimin ne hesap yaptığı belli olmadan, hamasi nutuklarla yönetiliyor bu ülke. Şehit cenazelerinde boy göstermeyi, ailelere sabır dilemeyi, yönetmek sanan insanlarla yönetiliyor bu ülke. Başka ülkelerde esen bahar meltemlerinin, kendi ülkelerinde kasırga misali yayıldığını göremeyen insanlarla yönetiliyor. Gerçekleri gizleyerek, sorunların üstünü örterek, her şeyi hasır altı ederek çıkmaz yollara sapıyor bu ülke…