ABDULLAH GÜNDÜZ ( Çavuş dayı )
ABDULLAH GÜNDÜZ ( Çavuş dayı )
O Kabakdağı köyünün son çınarlarındandı. Bir asıra yakın dimdik ayakta durdu ama sonunda o da yıkıldı. İki erkek bir kız kardeşti. Babası Ruslar’ın harşit ışığına kadar geldiğinde aradaki çatışmada şehit oldu. Bu gün şehit olduğu yerdeki mezarında ismi yazılıdır. Diğer kardeşi de ölünce kız kardeşi, şehit eşi, annesi ile hayat mücadelesini susturdu.
Bugün doğal yaşam veya doğayı korumak için çalışmalar yapanların atasıdır. Gençliğinde, o zorlu yaşam günlerinde evinin yanındaki ormandan bir tane ağaç kesmedi. O, ormanı kes ağaçlarını sat, oraya fındık dik diyenlere şiddetle karşı çıktı. Belki aç gezdi ama bir ağaç kesmedi. Ama bu gün köydeki evinin önüne çıkın harmanda otururken bunalırsınız. Evin otuz metre uzağında, onun ömrünce koruduğu ormana girin klimalı oda gibi gayet güzel serindir.
Vefakar bir yaratılışı vardı. Bir meseleden dolayı Batum’dan göçen büyüklerimiz buradan sürülmek istenmişti. Bu sürgünü Atatürk’le konuşup durduran mebus İsmail Çamaş’ı çok severdi. Mebus İsmail Çamaş vefat edince mezarının başına bir ağaç dikti. O ağaç bu gün dev bir çınar gibi orada durmaktadır.
Öyleydi! Hırçın davranmazdı. Mesela yemek yerken önüne sevmediği bir yemek geldiğinde kardeşi Ayşe teyzeye (Ayşe teyzenin evdeki namı gözlüklü) “Ayşe bu yemeği yarın yiyelim” derdi. Yani kaldırın bunu demezdi.
Son zamanlarda gözleri pek görmezdi. Camiye gelince topuklarına bastığı ayakkabısını ayakkabılığa bırakmaz, girişe bırakıp namaza girerdi. Ben de ayakkabılarının birini ayakkabılığın bir ucuna, diğerini de diğer tarafa bırakırdım. Namaz bittiğinde dışarı çıkıyorlarken gözleri pek görmediği için az çık çık çık diye söylenirken ayakkabılarını bulmaya çalışırdı. Ben de onun şaşkınlığına arkasından gülerdim. Sonra ayakkabısının birini getirir bu senin mi diye sorardım. Bana öbürü nerede derdi ben de “Çavuş dayı öbürü yok sen herhalde evden tek ayakkabı ile geldin” derdim. O da biraz düşünür “yok yok ikisi de ayağımdaydı” deyince ben de öbürünü bulmuş gibi yaparak verirdim. Bu puştluğu kendisine defalarca yaptım anlamadı. Belki de anladı da anlamazlıktan gelip benimle kafa yaptı kimbilir! Allah rahmet eylesin Çavuş dayımıza.....
DELİ İSMAİLOĞLU İSMAİL AMCA
Köyümüzün çınarları tek tek devriliyor ama hala dimdik ayakta direnenler de var. Bunlardan birinin adı da “Deliismailoğlu ismail amca” Deli lakabı sözlük anlamında değil cevvalliğinden gelmektedir. İsmail amcanın torununun adı da ismail’dir. Dedesinin adı da İsmail’dir. Deli namı dedesine aittir. Bunların isimleri genelde kafiyelidir. Mesela dört oğlunun ismi Fahrettin, Cemalettin, Kemalettin,Nurettin şeklindedir!!!
130 yıl geri dönecek olursak bunların esas sülalesi “GOKMAÇAZE”dir. O yıllarda kobuletti’nin köyünde yaşayan Gokmacaze İsmail namı diğer deli İsmail bir gün cuma namazına geç kalır. O günlerde gokmacazedeler at’a çok meraklıdır. Genç İsmail namaza yetişmek için atına atlar yıldırım hızı ile camiye doğru sürer. Caminin yanına gelir. Gelir ama zemin mi kaygandır yoksa atı mı duramaz bilinmiyor (o devirde şimdiki araçlarda olan havalı fren, ABS fren, reterdar fren yoktur) genç gokmacaze İsmail atla camiye dalar. ( Bu fikri ileri süren Makaroğlu, Bahattin abi’ye “ Yok! O kadar da deli değil yahu! ” diye itiraz etti. Kahvenin önünde oturan kahve cemaati de “ öyle olmasaydı bu namı alamazdı “ dediler. ( Atı caminin içindeki direğe bağlar henüz birinci rekatta olan cematle namaza durur. Namaz biter. Selam veren cemaat az önce çıkan kütürtüye merakla geri dönüp bakar. Caminin içinde gokmacaze İsmail’i atıyla birlikte görürler. O anda cemaat gokmacaze ismail’e deli ismail der ve ondan gelen neslin adı deliismailoğulları diye tarih sayfasına geçer.
Gelelim günümüze. Kubuletti’de gokmacaze olan sülale Türk topraklarına Deliismailoğulları namı ile girerler. Şimdi İsmail amcanın hallerine bakalım. Mesela aile bir öğlen yemeğine oturur. O yıllarda masa olmadığından yemek bir sininin etrafına çökerek yenilecektir. Sininin ortasında büyükçe bir sağanda bol biberli kaynar bir kara fasuyle, yine kaynar sac “Bileki”den yeni çıkmış mısır ekmeği vardır. Baba, anne altı çocuk sininin etrafına çökerek dizilir. Oturanların birinin arkasında da bir ibrik su vardır. O günlerde yemek ortamında masa, sandalye,, amerikan servisi çatal bıçak ayrı ayrı tabak yoktur!!!
Yemek başlar yemeğin siniye bol biberli kaynar kaynar konmasının sebebi herkesin yemeği yavaş yemesi yemeğin çabuk bitmemesi için anne kurnazlığıdır. Yemeğin bir yerinde İsmail amca belirli belirsiz bir sesle sadece “Su “ der (Dikkat edin su verin demiyor) çocuklar bir kaşık fasulye daha fazla ağızlarına atma telaşından pek kulak vermezler. İsmail amca ikinci defa belirli belirsiz “Su” der. yine gecikme olursa gök gürlemesi gibi yine tek bir kelime söyler GASKTA!!! bunun Türkce meali “çabuk olun, su verin tokatı patlatacağım “demektir. Yani ne zaman patlatacağını işaret eder.
ACABA DİYORUM!!!
Bunu neden yazdım?Başbakanımız Sn.T.Erdoğan birkaç yıldır komşularımızla sıfır problem politikasını sürdürmektedir. Yukarıdan aşağı komşularımıza bakalım. Gürcistan’ı seçim sırasında ziyaret etti kapıya gitti. Onu Şaakayşvilli karşıladı. başbakanımız da gürcülük olduğu için Şaakayşvilli ye “sen gürcü ben gürcü aramızda pasaport olmaz. Bundan sonra gürcistana biz, Türkiye’ye siz pasaportsuz girelim” dedi. Anlaştılar ama biri bu gün pasaportsuz girmeye kalksa gürcüler adamı dayakla kovalıyor.
İran’la dostluğunu artırmaya çalışıyor ama İran’ın gıcık olduğu İsrail’i (kendisi de İsrail’e gıcık) İran’a karşı füze kalkanı ile koruyor. İran ile durumu düzeltmeye çalışırken Irak topraklarını savaş uçakları ile bombalıyor. Suriye’ye gitti Esad ile el ele fenerbahçe maçını seyretti. Şimdi Esad’a ayağını denk al savaş açarım mesajı veriyor. Yunanistan ile Kıbrıs’ta durumu düzeltmeye çalışıyor. Orada doğalgaz arayan şirketlerin üzerine Akdeniz’e savaş gemilerini gönderiyor. Gıcık olduğu İsrail’de orman yangını çıktı hemen yangın uçaklarını yardıma gönderdi.
Kaddafi kendisini Libya’ya davet etti. Davete icabet etti. Kaddafi kendisine insanlık ödülü plaketi verdi. Kabul etti. Libya karışınca Kaddife ye karşı gruplara bavullarla 300 milyon dolar para ve hükümet karşıtlarına uçakla gökten yiyecek paketleri attırdı. Libyalılar da sağolsunlar uçağa yerden roket atarlar attı.
Lafı bağlayalım Sn Tayyip Erdoğan’da gürcülük var bunu biliyoruz da, Acaba onun dedesi de bizim GOKMACA.