DEMOKRATİK HAKLAR
DEMOKRATİK HAKLAR
Hopa’da, hükümeti protesto edenlerle, güvenlik kuvvetleri arasındaki çatışmada yaşananlar ve akabinde emekli bir öğretmenin hayatını kaybetmesi, ve bir polis memurunun ağır yaralanması çok üzücüdür. İnsanların demokratik bir hak olan protesto hakkını kullanması ve sesini duyurması demokrasinin olmazsa olmazıdır. Tabiî ki bunu başkalarına zarar vermeden belli sınırlar içinde yapması gerekir. Fakat her türlü protestoda çok sert tepkilerle karşılaşan halk, ister istemez polisle çatışma ortamına girmektedir.
Gösterileri dağıtmak için kullanılan yöntemler orantısız güç teşkil etmektedir. Her eylemde biber gazı kullanımı, tazyikli su kullanımı (okulların içinde dahi ) sınırları aşmaktadır. Hiç protesto eylemiyle ilgisi olmayan birileri dahi yaşanan arbedelerde hayatını kaybedebilmektedir. Araya giren kişiler, (ki hayatını kaybeden kişi insanlar arasında bir iletişim kurmaya çalışıyor) gösterilen resimlerde, oradan geçenler, çocuklar, yaşlılar birdenbire bir toz ve duman bulutunun içinde kalıp hayatını kaybedebiliyor. Böylesine sert bastırma teknikleri, protesto gösterisi yapanları da, daha çatışmacı bir hale getiriyor ve karşılıklı çatışma ortamı yaşanıyor. Oysa herkes belli sınırlarla bu hakkını kullanabilse ve polis ancak bir can güvenliği tehdidinde, zarar verici eylemlerde, devreye girse ve tepkilerini insan hayatını riske atacak boyuta hemen taşımasa, belki olaylar büyümeden daha sakin sonuçlanabilir.
Eylemlerin yöneldiği hükümet yetkilileri ise kendilerine gösterilen en ufak bir eleştiriye tahammül edemez boyuttalar. Onların yaptıklarına muhalefet, karşı çıkmak demek eşkiyalıkla bir tutuluyor. İnsanların söz söyleme, ve karşı çıkma özgürlüğü sadece istenilen ölçülerde ve istenilen eylemlere yönelik olursa kabul görüyor. O zaman orantısız güç orantılı hale geliyor. Oysa hükümetin her vatandaşını, kendi eylemelerine karşı çıkan çıkmayan herkesi eşit mesafede kucaklaması gerekmez mi. Beni eleştiren, karşımda; alkışlayan yanımda mantığıyla yaşanan kutuplaşma insanlar arsında etkisisi olanca varlığıyla hissettiriyor.
Oysa ileri demokrasi ülkelerinde halk olanca gücüyle hükümeti ve eylemlerini protesto edebilir ve bu protestolarıyla yasaları, uygulamaları değiştirelebilir. Bunun karşısında hükümet yetkilileri çıkıp onlara, karşı kutuptan birileri gibi konuşmaz, eleştirileri de aynı olgunlukla karşılamak zorundadır.
Ülkemizde ise, üniversite öğrencileri sırf bu sebeple okuldan atılıp, tutuklu yargılanıyor, vatandaşlar ve güvenlik güçleri yaralanıp ölüyor. Her türlü eylem şiddet ortamına sürükleniyor. İnsanlar şehirlerin girişlerinde günlerce çadırlarda bekletiliyor. Fakat televizyon reklamlarında, güzel müziklerle, gülen gözlü insanlarla, hep beraber, birlikte nakaratlarıyla davullar, zurnalar çalınıyor. Çelişki diz boyu, hüzün, dert almış başını gidiyor.