TÜRKİYEDE EĞİTİM VE ÖĞRETMENLİK
Eğitim sisteminin yapboz tahtasına döndüğü son yıllarda, ülkemizde eğitim verenlerin de işi gitgide zorlaşmaktadır. Şaibeli sınavlar neticesinde sınavları iptal olan yüzlerce öğretmen, okulları bitse de, mesleğe atanmayı beklemektedir. Yapılan son sınavlar da gösteriyor ki, sınavlardan alınan puanlar hakkaniyete uygun verilmemiş ve işe yerleştirmelerde liyakat ölçüsü her zaman dikkate alınmamıştır.
Düşünmenin ve emeğin değerini kaybettiği, sorgusuzca kabul etmenin, sualsiz almanın yeni değerler olarak empoze edildiği günümüzde, çocuk ve gençlerimiz, öğrenmekten çok, test çözme mantığıyla yetişmekteler. Olabildiğince hızlı, olabildiğince çok bilgi, beyinlere depolanmakta, kullanılmadığı içinde kısa sürede işlevini yitirmektedir. Hızlanan hayat temposuyla birlikte, öğrenmenin hazzıda yok sayılmaktadır. Sevmeden ve anlamadan alınan eğitim de, beraberinde öğrenmeyi ve bildiklerini uygulamayı maalesef getirmemektedir.
Eğitimin içinde yeralan öğretmenlerimizin çoğu da, sistemin kendilerine çizdiği müfredat çerçevesinde, eğitimlerini gerçekleştirmekte, öğrencilerin bu eğitim sisteminde, nasıl bir birey olarak yetiştiğini çok sorgulayamamaktadır. Çünkü belli kıstasların ve müfredatların içine sıkıştırılmış bu sistem, sorgulamayı son sıralara bırakmaktadır.
Bireysel olanın ve toplumsal olandan uzaklaşmanın övüldüğü, insanların yaşam biçimlerine göre ayrıştırıldığı bir eğitim sisteminin içinde ne yazık ki öteki diğerini hiç tanıyamıyor. Bir uçtan bir uca kutuplaşan insanlar, çocuklarının en iyi eğitimi alması için sıkı bir yarışa hazırlanıyorlar. Her yıl değişen ve denenen bir sistemde çocuklar, bir kutuptan diğerine geçmek için yarışıyorlar.
Bu yarışta kimin galip, gelip kimin mağlup olduğunu anlamak zorlaşıyor. Çünkü sadece kazanmaya şartlandırılmış çocuklar, hayatı ıskalayarak yaşıyorlar. Toplumun bir arada tutan gücünü ve sosyal paylaşımın sıcaklığını hissetmeden, kazanmaya odaklanıyorlar. Bu siştemde öğretmenleri de, ne kadar çok öğrenciyi sınav kazandırırsa o kadar başarılı buluyor kendilerini. Oysa anlamadan ve anlaşılmadan ilerleyen bir hayat, temelsiz çıkılan binalar gibidir. Nekadar yükseğe çıkarsa çıksın ufak bir rüzgarda yalpalayıverir.
Belki de çocuklara yüklenen bu ağır yük ve onları sanal bir hayatın içinde gerçeklikten bu denli uzaklaştırmak, yaşadığımız hayatın acımasız ve planlı bir gerçeği.
Öğretmenlerimizin yaşadığı zorluklar da belki bu gerçeğin bir parçası. Yinede, ne denli zor olursa olsun, özverisi büyük öğretmenlik mesleği, her mesleğin yapı taşı olan, çok önemli ve güzel bir meslek. Tüm öğretmenlerimizin geçmiş öğretmenler günü kutlu olsun. Özellikle tüm öğretmenlerime, sonsuz teşekkürlerimle saygılarımı sunarım.