ANAYASA DEĞİŞİKLİK PAKETİ ÜZERİNE
Burada hükümetin uzmanlarca saatler boyu hazırlık yaparak oluşturduğu metini ele alıp, enine boyuna değerlendirmesini yapacak değilim. Ancak haftaya damgasını vuran, adeta 9 şiddetinde deprem gibi tüm hukuk ve siyaset camiasını yerinden oynatan bu paketin hiç değilse belli bir bölümünü değinmeden de geçemeyeceğim.
Bir kere şunu söylemek isterim ki mevcut ve destek istenen paket demokratik paket adı verilmiş tam bir tek adam yönetimi oluşturacak paket haline getirilmiştir.
Şöyle ki:
Artık ön seçim sistemi, seçim yasasında süs olarak kalmış, göstermelik bir maddedir. Halkın seçeceği milletvekili adayları liderler tarafından belirlenip halkın önüne sürülmektedir. Olayı bugünkü siyasi iktidara indirgeyerek düşünmeyelim. Bir partinin genel başkanı olan (x) kişi milletvekili adaylarını belirliyor. Sayın genel başkan x’in belirlediği 370 kişi milletvekili oluyor. Bu çok sayın 370 milletvekili anayasayı da değiştiriyor, cumhurbaşkanını da seçiyor. Anayasa’mızda benimsenen kuvvetler ayrılığı sistemine göre; görev ve yetkileri benimsenmiş yasama, yürütme ve yargı adeta birbirine giriyor.
Çünkü: Yukarda verdiğimiz örnekte; Yasamanın 370 kişisi genel başkan x tarafından seçilmiştir. Yürütmenin başı zaten bay x’tir. Yüksek yardı organlarının üyelerinin büyük çoğunluğu ya bay x’in listesini yaptığı çok sayın milletvekillerimiz tarafından ya da bu çok sayın milletvekillerimizin seçtiği sayın cumhurbaşkanımız tarafından seçilecektir.Böylece yargıda son sözü söyleyecek olanlar da bay x’e minnet duygusu taşıyanlardan oluşacaktır.
Hal böyle olunca da bu ülkenin ismi ister istemez (X ) cumhuriyeti olabilecektir.
Biz Anayasa Mahkemesinde hukukçu olmayan (1) üyeye tahammül edemezken bu sayı artırılmıştır. Bugün hukuka yakın bir iktisat ya da işletme mezunu değil, veteriner ya da matematik öğretmeni de Anayasa Mahkemesine üye olabilecek, TBMM.sinde yapılan yasaların Anayasaya uygun olup olmadığına karar verebilecektir.
Yine herhangi bir iktidar partisi, elindeki meclis çoğunluğuna rağmen kapatılmayı gerektiren bir hareketi yapacak, arkasından da: ‘Ben hakikaten yanlış yaptım. Sayın Yargıtay Baş Savcısı benim kapanmam için dava açabilirsin.’ diyecek.
Çok komik şeyler bunlar. Adeta fıkra gibi. Ne yapalım halkın iradesi böyle olmasını gerektiriyormuş. Hayırlısı olsun. Rahmetli Turgut Özal’ın cumhurbaşkanlığını içine sindiremeyen bir teğmenimiz vardı. Sayın Gül’ün davetleri de uzun süre bir çok kurum ve kuruluş tarafından boykot edilmişti. Şimdi kendisinden medet umulur oldu. Acı bir gerçek ama bir gün bu pakete de alışırız…..!