ET İTHALATI VE ET FİYATLARI
Tarım ve hayvancılık ülkesi Türkiye artık et ithalatı yapmak zorunda bırakılıyor. Et fiyatları almış başını gidiyor. Et fiyatlarının son altı ayda yüzde 30 son bir yılda ise yüzde 50 artış gösterdiği söyleniyor. Bir de son dönemde kaçak at-eşek eti satışlarının artması üzerine de et ithalatına izin verilmesi isteniyor.
Şaşırtıcı bir şekilde öğrendik ki, Türkiye dünya ortalamasının üç katı üzerinde bir fiyatla et satıyor. A.B’ de ortalama 3 Euro; A.B.D’de 4 Dolar olan et fiyatı, bizde 12-13 Dolar seviyesinde seyrediyor. Et fiyatlarındaki bu artışın da ülkemizdeki hayvan sayısının düşüşüne ve bu doğrultuda hayvancılığın azalmasına bağlanıyor. 2000’li yılların başında 25 milyon civarında olan küçükbaş hayvan sayısının 10 milyona gerilediği sanılıyor.
Bu konuda bazı uzmanlar, ithal etin önünün açılması halinde fiyatlar düşse de, ithalatın çözüm olmadığını, ithal ete izin verilirse, yerli üreticinin tamamen iflas edeceğini ve bu sektörde tamamen dışa bağımlı hale geleceğimizi söylüyorlar. ‘Bu durumda et fiyatları ilk etapta belki düşer ama zaman içinde şu andakinden daha da yukarılara çıkabilir.” Diyorlar.
Çözüm hayvansal üretimi artırmak ve verimli hale getirmektir.’ fikrindeler.
Özetle bu sorunların aşılması için ortaya konulan fikirleri derlersek:
1- Hayvancılığın sorunlarının masaya yatırılarak uzun vadeli hayvancılık politikasının ortaya konulması, hayvancılık destekleme politikasının yeniden gözden geçirilmesi, özellikle orta ölçekli hayvancılık işletmelerinin teşvik edilmesi ve verimliliğinin sağlanması, hayvan başına elde edilen et veriminin arttırılması, üreme kapasitesi olan melez/kültür ırkı inek ve düve kesimlerinin önlenmesi, kurban bayramında erkek hayvan kesilmesinin teşviki, daha fazla et üretiminin desteklenmesi zorunludur.
2- Ayrıca Bakanlığın kuzu kesimlerinde 18 kilogram karkas ağırlığı uygulamasının derhal kaldırılarak, bunun yerine bölge ve ırk özellikleri dikkate alınarak kuzular için 25-30 kilogram, oğlaklar için 20-25 kilogram olmak üzere, canlı ağırlık şartı aranması gerekir.’
Dünyadaki gelişmiş ülkeler gelişmelerinde hiçbir şekilde tarımı göz ardı etmemişlerdir. Ortak bir tarım politikası oluşturmuşlardır. Hayvancılıkta tüm ürün ve yan ürünler değerlendirilmiştir. Gelişmiş ülkeler hayvancılık ve tarımsal üretime büyük önem vermişlerdir.
Balıkçılığı bile zor becerebilen bir sömürge ülkesi olan Yeni Zelanda, dünyada endemik (yalnızca dünyanın tek bir bölgesinde yetişen bitkiler) bitki yapısı en zengin yer olan Anadolu’dan aldıkları numuneler ile ülke topraklarını yapay bir mera alanına çevirmiş; şimdi de dünyanın küçükbaş hayvancılığında liderliğine oturmuş durumdadır.
Nasıl oldu da tarım ve hayvancılık ülkesi olan Türkiye, dünyanı en pahalı et satılan ülkeleri arasına girdi. Nasıl oldu da yıllar içinde et üretimi böylesine azaldı ve et ithalatı yapmak mecburiyetinde bırakıldık?
Türkiye her türlü hayvansal ürün üretimi için uygun ortam ve oldukça önemli bir potansiyele sahiptir. 1980 yılına kadar Türkiye’de hayvancılık hızla ilerlemiştir. Fakat 1980 yılından sonra yanlış tarım politikaları, ırkların ıslah edilmemesi ve yeterli miktarda ucuz ve kaliteli yem bitkisi tarımının yapılmaması sonucu, ülkemiz hayvancılığı ciddi sorunlar yasamıştır. Bunun yanında yeterli kontrol edilmeyen sınırlarımız ve gümrüklerimiz, ülkemizde değeri yüksek olan kırmızı etin kontrolsüzce ve kaçak yollardan iç pazara girmesine yol açmaktadır. Ülkemiz bir zamanlar et ihracatı yapan bir ülke iken, artık bütün bu gelişmelerden sonra çok yazık ki, et ithalatı yapan ve bunu yasal bir düzeneğe oturtmaya çalışan bir ülke konumuna gelmiştir. Türkiye bilim ve teknolojide dışa bağımlı bir ülke konumundayken, artık tarım ve hayvancılıkta da dışa bağımlı bir ülke konumuna gelmiştir. Tüm kaynaklarımız yok edilmekte ve üretimimiz atıl bir duruma getirilmektedir. Sadece tüketen ve tükettikçe daha çok dışa bağımlı olan, ekonomik değeri yüksek tüm kaynaklarını da yabancı yatırımcılara pazarlayan bir Türkiye artık hiçbir şekilde kendi kendine yetemez bir ülke konumuna düşmüştür.