YANGIN YERİ
Ülkemin sokakları yine yangın yeri, yine hem içeride, hem dışarıda uzayıp giden bir huzursuzluk silsilesi.
Üç gündür çıkan olaylarda, 20 kişiden fazla insan hayatını kaybetti, onlarca insan yaralandı, evler, işyerleri, sokaklar zarar gördü, bazı yerler adeta savaş alanına çevrildi; her yer yakıldı, yıkıldı. Diyarbakır başta olmak üzere, yakın illlerimizde olağanüstü hal ilan edildi, sokağa çıkma yasağı konuldu. Bazı yerlerde Türk Bayrakları yakıldı, Atatürk büstleri kırıldı.
Hükümet yetkililleri ve yerel yöneticiler yine fazlasıyla yetersiz kaldı. Şiddete misliyle karşılık veririz diyerek, sağduyulu bir yaklaşım sergileyemediler. Etkili bir kriz yönetimi yapılamadı ve yapılmıyor. Gerçekler bu zamanki sürece kadar doğru düzgün anlatılmadığı için, şu anda neler olup bittiği, ya da neden KOBANİ’deki çatışmalardan dolayı Türkiye sınırları içinde bu denli etkili çatışmalar yaşandığı açıklığa kavuşamıyor.
Çatışan gruplar nasıl bir beklenti içindeler. Çözüm süreci dahilinde yapılan görüşmelerde, ne tür görüşmeler ya da kimlerle görüşmeler yapıldı ki, gelinen bu noktada gerçekleşmeyen beklentiler mi var insan sorgulamadan edemiyor.
Çevremizde, hatta sınırlarımızda yaşanan bu savaşlardan etkilenmemek mümkün değil. Orada yaşayan akrabaları, yakınları olan insanları hiç düşünmesek bile, hemen yakınımızda yaşanan bir insani drama elbette seyirci kalınmamalı. Savaştan kaçıp, ülkemize sığınanlara kapıların açılması ve gerekli yardımlarınn yapılması mutlaka gerekirdi ve yapıldı.
Fakat ülkemizin içine yayılan bu çatışmaların en kısa zamanda sağduyulu ve kararlı br şekilde çözülmesi gerekir. Ne yapılacağı veya yapılamayacağı açık bir şekilde anlatılmalıdır. Sert müdahalelerden ziyade, barışçıl çözüm yolları aranmalıdır. Bu aşamada sıcak savaşa dahil olmamız ve çatışmaların bizim ülkemize de sıçraması, ne Kobanide yaşayan halka, ne de kendi ülkemizde yaşayanlara hiçbir fayda sağlamayacaktır.
Şu an bulunduğumuz konumda, tüm yöneticilerin olabildiğince barışçıl söylemlerle ve tamamen ortak bir zeminde hareket ederek, halkı sağduyuya davet etmesi ve halkın içinde bulunduğu koşulları anlaması gerekir. Atılacak en ufak yanlış bir adım, söylenecek en ufak yanlış bir söz, bizi daha büyük bir ateşin içine itecektir. Hükümet yetkilileri de, muhalefet de ortak bir zeminde hareket edip, daha fazla can kaybı yaşanmasını engellemesi gerekir. Kendi içimizde bir tutarlılığa ulaşamadığımız ve daha fazla ayrıştığımız sürece, ne kendimize ne de başkalarına bir hayrımız dokunacaktır.