FİLLERİN ÖLÜMÜ
FİLLERİN ÖLÜMÜ
Fillerin ölüm zamanı çok ibret vericidir. Filler ölümlerini önceden hissederler. Acı çığlıklar atarak yakındaki bir mağaraya doğru yola çıkarlar. O çığlığı duyan diğer filler mağaranın ağzında toplanırlar. Ölümü hisseden fil, mağaranın önünde toplanan diğer fillerin her biriyle vedalaşıp adeta bir helallik alır ve ailesiyle başbaşa kalır. Sonra fil ailesi başları ve kuyruklarını birbirine sürterek gözyaşları içinde kalırlar. Ölecek fil arkasına bakmadan mağaraya yönelir. Ailesinden biri peşinden girmek istese de oradaki diğer filler tarafından engellenir ve fil girdiği mağarada ölür.
BİR DE İNSANLARA BAKALIM
Uzun bir süre yaşlılığa bağlı olarak veya amansız bir hastalık dolayısıyla hastanede yatan insanın ölüm içine doğar ve ailesine, “Beni eve götürün” der. Doktorlar da bunu anlar ve “ Yapılabilecekleri yaptık, evine götürebilirsiniz” derler. Hasta evine gelir, bunu duyan yakınları ziyarete gelirler. Bu bir son görüşme, bir helalleşmedir. Bir zaman sonra hasta kendi ailesiyle başbaşa kalır. Tüm aile hastanın ölümüne gözyaşları ile şahit olur. Daha sonra cenaze evinden çıkıp camiye giderken eşi, kızı cemaatin peşinden ağlayarak gitmeye çalışır ama onları cemaatten bazıları geri çevirir. Aynı fillerde olduğu gibi..
Bir de uzun yıllar doğduğu yer olan Fatsa’dan ayrılan veya savrulan insanlar vardır. İstanbul’da, Ankara’da , Fatsa’dan daha güzel bir yerde (Avrupa’da) yaşayan insanlar vardır. Onlar gurbette yaşlanınca Fatsa’ya (sılaya) dönerek, köyde küçük bir ev yapıp orada yaşama hayali kurarlar. Ama aslında onları doğdukları toprak çekmektedir. Hayallerindeki evi yaparlar veya yapamazlar ama bu hayallerini hep canlı tutarlar.
Bunun dışında Fatsa’da yıllarca yaşayıp şehrin göç almasıyla yaşadıkları kentte kaybolmaya yüz tutmuş eski Fatsa delikanlıları vardır. Onları yaşarken unutulmasınlar diye “Unesco’nun Dünya Kültür Mirası Envanterine” kaydettirdim. Bunların Gürcistan’da olduğu gibi şehrin muhtelif yerlerine heykellerinin dikilmesi kararını aldırdım. Mesela, Mustafa Çamaş (Atatürk parkı) Şevket Ömeroğlu (Otogar) Kiski Mahmut (Liman girişi) Sarı Mustafa (En son okey oynadığı kahvenin önü, Hortlak Süleyman (kömür satılan yer) Kezban Yılmaz (Hamlık yolu) Bunlar yaşarken unutulmazlar listesine girecek delikanlılardan olacaklar.
İNLERİNE GİRECEĞİZ
Tayyip bey bu günlerde devamlı “İnlerine gireceğiz”diye köpürüyor. Bu kasdedilen in porsuk ini veya tilki ini olamaz. Çünkü o ine insan giremez. Bana göre Tayyip Beyin kast ettiği in ayı ini olmalı. Buna gücü yeter mi bilmiyorum. Ayıların 80 kg veya 100 kg kadar ağırlığı vardır. Boyları 2 metrede 4.70 cm kadardır. Koşarken 50 km hız yaparlar. Bir günde 100 km yüzerler, su altında uzun müddet kalırlar. Ayılar hem et yer, hem ot yer (insanlar gibi) hiç bir hayvandan korkmazlar. Yalnız insanlardan çekinirler.
Ayıların esas önemli olan yanı çok iyi kamufle olmalarıdır. Bozkırda yaşayanlar boz ayı, kutuplarda yaşayan beyaz kutup ayısıdır. Onları bulundukları yerde bulmak zordur. Tayyip beyin kast ettiği Gülen cemaati mensuplarıdır. Bunlar Milli Eğitimde, emniyette, adliyede, askeriyede, talebe yurtlarında veya bulundukları ülkelerde kendi konumlarında iyi kamufle olmuş kalifiye elamanlardır. Bunların inine gireceğiz, bunları yok edeceğiz naraları bana göre hayal ürünüdür.
ÖNCEDEN ANLAŞILSA KOLAY....
Bir kaç gün önce TBMM’de üç bakan hakkında yolsuzluk ve rüşvetle ilgili soruşturma vardı. Onları meclise taşıyan seçmenler düzgün, tok gözlü, iyi insanlar olarak bildi. Onları o mevkiye getirdi; ama adamların karnı tok gözü açtı.
Kuşlardan örnek verecek olursak, anne kuş yavru kuşları doyurmak için yuvadan uçar. Daha sonra gagasındaki yiyecek ile geri döner. Yuvada ağzını açmış kendini bekleyen yavru kuşlar vardır. Anne kuş onların dilinin renginden hangisinin tok olduğunu anlar ve aç olana yiyecek verir.
Bu millet genel seçimlerde bunlar milletvekili olmadan önce bunların ağzından çıkan laflara bakıyor ve oy veriyor. Bir miğdelerini görseler anlayacaklar; ama işte ona dikkat etmedikleri için bu tür olaylara parlemantoda sık sık rastlanıyor..