TANINMIŞLIK KRİTERİ
Bugünlerde Belediye Başkan adayları arasında tanınmış olma kriteri var. Fatsa’da en az tanınan aday Dr. Zeki Ulvi Süvarioğlu; ama gerisin geri dönüp bakarsak en eski Fatsalı Ulvi Bey. Kendisi Kurtuluş Mahallesi’nde doğdu, evi bu gün Özaydemir Ticaretin olduğu yerdedir. Babası Mustafa bey Fatsa Adliyesi’nde çalışıyordu, çok yakışıklı ve kibar bir adamdı. Annesi Şükran hanım kendi devrine göre şık giyinen, esprili, görgülü bir hanımdır. Üç kız kardeşi vardır üçü de Üniversite mezunudur. Ulvi Bey de Üniversite mezunudur. Büyük holdinglerde genel müdürlük yapmıştır. Bu konuda doktorası vardır. (Finans doktorası)
Belediye başkanı olmak için tanınmış olmak mı önemlidir, yoksa işe ehil olmak mı önemlidir? Halen belediye başkanımız olan Hüseyin bey başkan olana kadar Fatsa’da pek tanınmazdı. Anavatan Partisi zamanında siyaset yaptığımız yakın silah arkadaşım Mustafa Sade abimi herkes tanırdı. Demek ki, tanınmış olmak önemli değil.
Bana göre tanınmışlıktan ziyade Ankara’dan esen rüzgar önemli. Adayların bölgesindeki estirdikleri rüzgar tavandaki asılı vantilatörün rüzgarı kadardır.
Ankara’dan esen rüzgar nedir derseniz Türkiye’nin her tarafında Ak Parti adaylarının otobüs ve minübüslerine giydirilmiş resimlere bakın. Hepsinde Erdoğan’ın resimleri var. Söylemek istediğimi siz de görüyorsunuz..
İNANAMIYORUM AMA GERÇEK
Son günlerde kabine üyeleri arasında bazılarının adının rüşvet olaylarına karıştığını hepimiz gördük. Bunların içinde Binali Yıldırım’ın bendeki yeri apayrıydı. Kılıçdaroğlu onun için“ Binali değil milyon Ali” deyince üzüldüm. Kılıçdaroğlu’na göre 630 milyon dolarlık havuzda onun da payı varmış. Doğrudur, eğridir bilmem ama sükutu hayale uğradım..
Binali Bey, İzmir konuşmasında “Biz yaptıklarımızı anlatmaya kalksak bunların uykusu gelir.” dedi. Gerek yok Binali Bey yaptıklarınızı gazeteler çarşaf çarşaf yazıyor. Uykumuz gelmiyor, gözlerimiz faltaşı gibi açılıyor.
Eski İçişleri Bakanı Muammer Güler’e takılıyorum. Herşey “kabak gibi ortadayken” verilmeyecek hesabım yoktur diyor. Herhalde bizi Somali vatandaşı sanıyor. Ya da hesap bilmediğimizi sanıyor. Bakan Bey ayda 30 bin TL kazansa bir yılda 360 bin TL eder; ama oğlunun Taksim Gökkafeste’deki dairesinin yıllık kirası 860 bin TL. bu hesabın neyini verecek anlamadım!!!
Bir insan 76 milyonluk bir ülkenin yönetiminin ilk 30 sırasına girer bakan olur. Bu şerefe ulaştıktan sonra nasıl adı bu işlere karışır buna inanamıyorum..
AFRİKA SAVANALARINDAKİ ASLANLAR VE KABİNEDEKİ ASLANLAR
Televizyonda belgesellerde izlersiniz Afrika’da Savanalarda aslanları görürsünüz. Kocaman yeleli, kükreyince ovayı inleten arslanlar. Ovada dalgın ceylanları yakalar, kısa zamanda parçalar, yerler. Sonra bir gölgede uyurlar. Bazen ellerine fil gibi büyük hayvan düşerse beş altı aslan bir araya gelir, hep birden güç birliği yaparak fili yıkarlar, parçalarlar sonra da kavga döğüş yerler. Parlementodaki bir takım arslanların da davranışı böyledir.
Ama bütün vahşi hayvanların 12 yaşından sonra dişleri dökülür. yiyemezler. O koca yeleli arslan zayıflar, ceylan tutamaz, tavşan yutamaz, sürüsü onu dışlar. Aç kalır, bir deri bir kemik kalır, yeleleri dökülür, bir kenarda acılar içinde ölür. Ölüsü de çakallara yem olur.
HER ŞEYİN BİR SONU VARDIR.
Yeni partiler kurulurken bazı bürokratları parti bünyesine alır, sonra onlara bakanlık görevi verir, sonra o bürokrat arslan kesilir, başlar kükremeye. Bunlardan bir tanesi de Kemal Unakıtan’dı. Aslan kesildi, bu devletin 90 yıllık birikimlerini gaz, tuz parasına satarken ona muhalefet eden partilere kükredi, “babalar gibi satarım” dedi. Çocukları, damatları bir anda yumurta ve mısır kralı oldular, zenginleştiler. Bakanlık bitti, bunların artık esamesi okunmuyor.
Gün geldi zaman döndü hastalandı. Eşi Ahsen hanıma, Rabbim Amerikadaki “Sewellan” hastanesini işaret etti ” dedi. Tabi paralar devletten olunca rabbi ona öyle işaretler eder. Kemal Beyin sıhhati giderek bozuldu. Bakanlığı bitti evine çekildi. Sıhhati daha da bozuldu. Bu sefer arkalarında devlet olmayınca Rabbi ona kendi sağlık siğortası ile tedavi olacağı Akdeniz Üniversitesi’ni işaret etti. Geçen gün gazetede hastane koridorunda hasta arabasında küçülmüş, şaşkın bakışlarla etrafına bakan Kemal Bey’i gördüm. Eskiden gazetelerde çıkan “babalar gibi satarım” derken çekilmiş resmi aklıma geldi. Sonra da aklıma Savana’da yaşlı aslanların son hali geldi...
BEYLER
Bir turist grubu, Karadeniz’in bir köyünde gezerken yolda sırtında bir eşek yükü odunu taşıyan bir kadını ve onun önünde gerim gerim giden bir adamı görürler. Kadına nereye gidiyorsun diye sorarlar. Kadın eve gidiyorum der. Kadının önünde gerim gerim yürüyen adamı işaret edip bu kim derler. Cefakar Anadolu Kadını, beyim der. Turistler kadına odunu o taşısa ya deyince kadın, bey odun taşır mı der
Bu hikaye doğru mudur, yanlış mıdır bilmem ama hükümetine saygılı cefakar Anadolu insanı sırtında bir eşek yükü odunla eve giden hanım formatındayken onların parlemantoya gönderdiği vekiller bey pozisyonundalar bilmem yanılıyor muyum?