MEN DAKKA DUKKA
Bu terim arapçadır manası “çalma elin kapısını çalarlar senin kapını” manasındadır. Yahudimi, Hahammı ne olduğu belli olmayan foterli zülüf saçlı adam. Tuncay Güney’ in televizyonda yaptığı konuşma düğmeye basıldı. Sabah beşte profösörler, generaller, yazarlar, akademisyenler. İçere alındı. Yalan yalnış belgelerle cezalandırıldılar. Bu yapılanlar, Ergenekon, Balyoz, Ay Işığı, 28 Şubat vs. gibi operasyon isimleri ile yapıldı.
Keser döndü sap döndü gün oldu hesap döndü. Bu sefer Reza Zerrap isminde birisinin yaptığı işlerden sabah beşte bakanların çocukları, banka genel müdürü. büyük iş adamları içeri alındı. Bu operasyonlarda, ayakkabı kutusu, para kasası, kumpas, cemaat gibi kelimeler tavan yaptı. Demekki neymiş “Men Dakka Dukka” bunu unutmayalım. Bu memlekette penceresi, camı olmayan evde, kırk günlük bebek soğuktan donarak ölmesi, bir bakanın oğlunun yatak odasında yedi tane çelik kasa çıkması BU NE TEZAT!!!
PARALEL DEVLET MUAMMASI!!!
Bu olaylar olurken hükümet hemen pozisyon aldı. Kabinede değişikliğe gitti. Bir takım bakanların hemen biletini kesti, gönderdi. bunu duyan paralel devlette kendi içinde kabine değişikliğine gitti. Paralel devletin yeni kabinesi şöyle:
Okyanus ötesi bakanı: Göden Murat
Tüyü bitmemiş yetimden sorumlu bakan: Hortlak Süleyman Yek
Gemicikleri korumadan sorumlu bakan: Kiski Mahmut
Kumpas kurmakla sorumlu bakan: Baha Şatıroğlu
İhalelere fesat karıştırmaktan sorumlu bakan: Sarı Mustafa (Güneş)
Para dolu çantaları korumakla sorumlu bakan: Şevket Ömeroğlu
Ayakkabı kutularındaki paralardan sorumlu bakan: Beş Kuruş Tahir
Takke Düştü Kel Göründü Bakanı: Kel Ali (Çebi)
Diyeceksiniz ki bu bilgilere nereden ulaştın? Gazeteci Mehmet Baransu bir bavul dolusu bilgiyle savcılığa giderken bişey demiyorsunuzda, benim istihbarat çalışmama inan mıyorsunuz!!!
HIRSIZLIK OĞULDAN BABAYA DEĞİL BABADAN OĞULA GEÇERMİŞ
Ben demedim başbakan dedi. İçişleri bakanı Muammer Güler, bakanlığı devir teslim sırasında yeni bakan Efkan Ala’ya bu işi benden daha iyi yapacağına, bu işi daha ileriye götüreceğine inanıyorum!!! dedi
Ekonomi bakanı Zafer Çağlayan ise yanına yerine geçen yeni bakan Nihat Zeybekçi’yi de aldı. Yeni bakanımız bu işi benden daha iyi yapar, bayrağı daha ileri taşır!!! dedi.
Şimdi bu iki eski bakan RÜŞVET ve YOLSUZLUKLA suçlandıklarına göre verdikleri demeçlerden ne anladınız?
CAMİ CEMAATİ AMERİKALILIR!!!
Birde aklımın almadığı birşey var. Halk Bankası Genel Müdürü’nün evindeki ayakkabı kutularının içinden dörtbuçuk milyon dolar çıktı. Bunun açıklaması, bu paralar “İmam Hatip Lisesi için toplanan bağış paraları” dediler. Bu kutuların içinden Türk parası çıkmadı. Acep camii de namaz kılıp bağış yapanlar Amerikalı mıydı?
MEZARDA VERİLECEK HESAP
Köyün birinde zengin ağa ölüm döşeğindedir. Çocuklarını yanına çağırır. Çocuklar artık ölüyorum yalnız ilk gece mezara girmekten çok korkuyorum. Parası neyse verin benim yerime mezara girecek birini bulun der.
Çocuklar araştırırlar sonunda fakir bir oduncuyu bulurlar. Adamın bir ipi birde şeleği (odun doldurma sepeti) vardır. Fakir oduncuyu ikna ederler. babamızın yerine ilk gece sen mezara girince biz bir hava alma deliği bırakırız, sabah olunca seni mezardan çıkarırız, ağırlığınca da sana altın veririz derler.
Oduncu düşünür, zaten fakirim bu dünyada bir iple birde şeleğim var, başka neyim var. Bana mezarda ne sorabilirler der ve o ağanın oğullarının ilk gece mezara girme teklefini kabul eder ve ağa ölür mezar açılır. Oduncu mezara girer. Az sonra sorgu melekleri mezardaki fakir oduncuya dünyadaki ipi ve şeleği için öyle şiddetle sorular sorarlarki sabaha kadar adamcağıza mezarı dar ederler.
Sabahlayin oduncunun oğulları mazarı açarlar fakir oduncuyu mezardan çıkarırlar altın dolu torbayı oduncuya verecekken oduncu Ağanın oğullarına ben sabaha kadar mezarda bir ip ile bir şeleğin hesabını veremedim. Başlarım sizin altınlarınıza da sizede der altınları almadan kaçıp gider.
Olayı bağlayacak olursak bu milletin bu devletin milyon dolarlarını yiyenler öldüğü zaman bunların hesabını nasıl verecekler onu merak ediyorum.
PEŞİN VARKEN VERESİYE
KİM BAKAR
Hanigaz Ankara’da Abdülhak Hamit’in Finten adlı oyununu izlerken sahnedeki dekolte açık saçık huri gibi kızları görünce şaşırır. Köye dönünce arkadaşlarına şöyle der: ”Ben yıllarca köylülere cennete giderseniz yetmiş huri sizin olacak diye anlatırdım da şehirliler buna gülerdi. Şimdi anladım nedenini: Peşin huri varken veresiyeye kim bakar? der.
AKPli dindar bakanlar bu dünyadaki peşin parayı görünce öbür taraftaki veresiye hurileri unuttular!