YAŞAM BİÇİMİ
Demokrasi ile yönetilen bir ülkede, iktidar partisinin ve iktidarın başı olan sayın Başbakan’ın ‘halkın yaşam tarzına asla müdahale etmiyoruz’ diyerek, bu denli müdahale ettiği az görülmüştür.
Son günlerde ortaya atılan yeni tartışma da, üniversite öğrencilerinin kızlı erkekli aynı evlerde bulunmaları ve bunun toplumda ve özellikle iktidar kanadında rahatsızlık yarattığıydı.
Sayın Başbakanımız ‘ kızlar erkekler aynı evlerde kalıyor, sonra da anneler babalar feryat ediyor, devlet nerede diye, devletin burada olduğunu anlatmak için bu adımlar atılmaktadır ve atılacaktır, bunlara bir muhafazakar demokrat parti olarak müdahil olmak zurumundayız’ diyor.
Devlet buna nasıl müdahil olacak, devletin valilikleri ne gibi yasal düzenlemeler yapacak bu konu çok tartışmalıdır. Çünkü 18 yaşını geçmiş, kendi sorumluluğunu alan birreylere, eğer illegal bir örgütlenme içinde bulunmuyor, herhangi bir suç işlemiyorsa, devletin ya da ailesinin bile müdahalesi olamaz. Anayasının 20. Maddesi ile, 18 yaşını geçmiş bireylerin temel hak ve özgürlükleri, Anayasa ile korunuyor. Kişinin özel hayatı ve konut dokunulmazlığı anayasadaki temel haklar arsında. Bu sebeple evlerde bir suç unsuuru taşımadığı sürece, nasıl yaşandığına kimse müdahale edemez.Böyle bir müdahale ile, devletin valisi de suç işlemiş olur.
Bu demeçler üzerine, Adana valimiz, ‘sayın Başbakanın talimatları ile gerekenler yapılıyor, bu konuda hassasiyet var demiş’ İçişleri Bakanımız da ‘ söz konusu öğrenci evlerinde terör örgütü propogandalarından, terör örgütlerinin silahlı eğitimi dahil, bir çok konuda eğitim veriliyor’ demiş.
Burada önemli olan sayın Başbakan’ın söylediği muhafazakar demokrat parti olarak’ sözüdür. Muhazafakar parti olarak, muhfazakar yaşam biçimini getireceğiz, anlamı çıkmaktadır bu söylemden.
Oysa demokrasi ile yönetilen bir ülkede, halkın çoğunluğunun muhafazakar yapıda olması beklenemez. Halkın düşüncelerinin, yaşam biçiminin, kendi istediği doğrultuda olması beklenir. İnsanların ne giyim tarzına, ne yaşam tarzına ne de düşünce biçimine asla müdahale edilemez. Oysa gelinen noktada, her konuda fazlasıyla müdahale mevcuttur. Fakat bu müdahale de, insanların dini duyguları, aile yapıları öne sürülerek yapıldığından, insanlar bunun normal olduğunu düşünmektedir.
Bütün bunlar olurken, devlet tüm gençlerinden sorumlu iken, gezi olaylarında hayatını kaybeden, sakat kalan gençlerin adını dahi neden anmamaktadır? Neden her gün bir kadın cinayete kurban giderken sessiz kalmaktadır? İnsanlar toplumsal değerlerini, ahlaki değerlerini yitirmiş bir çıkmazın içinde, bunu neden görmemektedir? Yolsuzluklarla ceplere indirilen paraların, doğal ve tarihi güzelliklerimizi yokedenlerin muhafazakar yapıda yeri nedir? İşsizlerin, geçim sıkıntısı çekenlerin, evlerine yemek götüremiyenlerin evleri denetlenecek midir? Peki bir adam resmi evliyken başka kadınlarla da evli olunca, bu daha mı uygundur bizim muhafazakar yapımıza, aldatmak, sömürmek ve sömürülmek, çocuk yaşta kendisinden yaşça hayli büyük adamlarla evlendirilen çocuk gelinler, tacize uğrayanlar, istismar edilenler neden gitgide artmaktadır. Bir kızla bir erkeğin aynı evde aklı başında, ne yaptığını bilerek, kendi sorumluluğunu alarak yaşaması, ister arkadaş olarak, ister sevgili olarak, devlet kurumlarını asla ve asla ilgilendirmez. Yurt kampüslerinde kızlı erkekli öğrencilerin bir arada olmasının da bir sakıncası yoktur aslında. İnsanlar birbirlerini ne kadar doğal ve normal görürlerse, o kadar arkadaş olacaklardır. İki cinsi birbirinden ne kadar uzaklaştırırsan ve bir cinsi ne kadar kapalı kapılar ardında bırakırsan, birbirlerine olan merakları hiç bitmeyecek, ve birbirlerini insan olarak değil, daima karşı cins olarak göreceklerdir.
Uzun lafın kısası, önce vatandaşımıza sağlık, eğitim ve sosyal anlamda yeten bir devlet olmayı başarmalı, ondan sonra da onların gerçek sorunlarını konuşmalıyız,özel hayatlarını değil. Demokrasinin ve sosyal devlet olmanın gereği budur. Hiçbir iktidar kendi aklındaki ve evindeki yaşam biçimini halkına dikte edemez.