ADALET
Balyoz davası’nın Yargıtay’da karara bağlanmasının ardından açıklamalar birbiri ardına geliyor. Kimileri sevinçle karşılarken kararı, ‘adalet yerini buldu, darbelerin önü kapandı derken’; kimileri de yargının siyasete karıştığını ve verilen kararların adil olmaktan çok uzak olduğunu savunuyor.
Burada önemli olan nokta şu ki, kararları sevinçle karşılayanların kalabalık bir kitle, kararı üzüntüyle karşılayanların da hayli kalabalık bir kitle olması. Hakkında karar verilenlerin de 361 kişi olması. Türk Yargı sisteminde ilk kez, Türk silahlı kuvvetlerinin bu kadar fazla ve rütbece üst seviyede olan mensubunun bu davada yargılanıyor olması.
Bir diğer önemli nokta da ortada somut olarak bir suçun değil, teşebbüs olarak değerlendirilen bir suçun yargılanıyor olması. Üstelik eş zamanlı olarak, hemen hemen yakın tarihlerde, aynı suçtan Ergenekon davaları adı altında başka bir yargılamanın yapılmış olması. Burada da aynı ve farklı olan sanıkların bulunması.
Kararı adil bulanlar neyi savunuyor. Türk siyasi tarihinde, artık darbelerin devri kapanmıştır, artık gerçek demokrasi gelmiştir, darbe yapacaklar cezasını bulmuştur.
Kararı adil bulmayanlar ise, yargılamanın seomut delillere dayanmadığını, delil olanların da hukuka aykırı olduğunu, savunma hakkının kısıtlandığını, suçun oluşmadığını, gerekçesiz karar olduğunu savunuyorlar.
Aslında toplu bir yargılama sözkonusu. Yargılananlar da Türk silahlı kuvvetlerinin yetkilileri. Bu kişiler görevdeyken her türlü imkana sahip, orduyu ve askeri her cephede yönlendiren kişiler. Düşündürücü olan, bu kişilerin bu eylemleri nasıl eksik teşebbüs aşamasında bıraktığı, bıraktı ise, bu kadar delil diye sunulan belgeleri, bilgileri nasıl ortada bıraktığı.
Toplu bir yargılama görülüyorsa ve bu yargılamanın suçu da, hükümete yönelik bir darbe ise, davanın tarafları ve destekleyenleri de iki ayrı uç olacaktır.Bir taraf hükümet yanlıları bu suçun oluştuğuna inanıyorsa cezaları destekleyecek; muhalif olanlar da bu suçların oluşmadığını düşünüyorsa davaları toptan reddedecektir.
Bence asıl tarafsız olacak olanlar, hem hükümet yanlısı olup hem de burada suç unsuru görmeyenler olacaktır. Ya da muhalif olup, bu davaları alkışlayanlar.
Bu davaların yargılamasını yapanlar ise her zaman iki arada bir derede kalacak insanlardır sanırım. Her halukarda verdikleri karar bir tarafı üzecek, bir tarafı sevindirecektir. Bir taraf mahkumiyetlere gülecek, diğer taraf beraatlerden mutlu olacaktır.
Fakat unutulmaması gereken; kimin mutlu olup olmadığı değil, hapiste yatan her bir kişinin gerçekten o bir günü dahi hakedip etmediğidir. Adil olan karar, sevindiren ya da üzen değil; gerçeği, hakkaniyeti gözeten karardır. Delilleri en ince ayrıntısına kadar değerlendiren, şüpheden sanık yararlanır’ı gözetendir. Adil olan görünenin ardındaki görünmeyeni sezen, bunca gürültüye rağmen sessiz kalandır. Adil olan adaletten başka hiçbir gücü kendine yaklaştırmayan, kim ne derse desin, vicdanın, hukukun ve hakkın yanında olandır. Kazanan adalet olmalıdır, kaybeden değil...
Zor günlerden ve dönemeçlerden geçtiğimiz bu günlerde, tüm okurlarımızın ve herkesin kurban bayramını en içten dileklerimle kutlar; sağlık, sevgi, barış ve umut temenni ederim.