SAVAŞ LORDU
insana kardeş, umudun ise çok uzaklarda bir nevi dönülmez akşamın ufkunda olduğu makberden bozma bir yerlerdir. Vaktiyle kutu kadar Kuveyt ‘i Saddam Hüseyin işgal etti diye petrol pardon insani yardım bahanesiyle Amerikasından Birleşmiş Milletlerine varıncaya değin yetmiş iki millet derin bir askeri müdahaleye girişip Irak ‘ı kütür kütür işgale soyunurken aynı yetmiş iki millet bir zamanların Yugoslavyasında kan gövdeyi götürüp Sırplar ile Boşnaklar birbirini yerken Nuri Bilge Ceylan ‘ın Üç Maymun ‘una rahmet okuturcasına o malum üç maymunu en başarılı şekilde üstelik Oscarlık oynamaktadır.
Ne yazık ki cinayet yeri her zaman kütüphane, cinayet aleti bir şamdan ve katil de uşak olmaz her zaman. Çoğunluk cinayet mahali savaş meydanı, cinayet aleti kör kurşunlar, katil de kör olası savaş emri verenlerdir. İşte savaş tüm şiddetiyle sürerken Sırplar bir zamanlar kapı komşuları olan Boşnakları askeri muntazamlıkta bir sıra yapmış yine aynı muntazam sırayla hepsini tek tek kurşuna dizmektedirler. Bir anne ve kızı da ölüm sıralarını beklerken ölümünden hemen önce küçük kız o küçücük haliyle annesine “çocukları da küçük kurşunlarla öldürürler değil mi anne?” diye sormaktadır. Onun küçüklüğüne ya da hayallerine uygun olur mu veyahut malum kurşunlar küçük müdür bilinmez ama o küçücük kız haddinden fazla küçülen insanlığın önünde aynı insanlık ile birlikte öldürülür.
Öyle ya zorunlu olmadıkça savaş ölümün meşrulaştırılmaya çalışıldığı saçmalıktan başkaca bir şey değildir ve bu durum küçücük bir kız için dahi olsa değiştirilmeyecektir. Tıpkı Ortaçağ ‘daki yoğun nüfustan kurtulmak isteyen Avrupa ‘ nın din adına Haçlı Seferlerini düzenleyip küçücük çocuklardan bile Haçlı Ordusu kurması gibi formül ve şablon hep aynıdır.
Bu sefer de yer İsrail-Filistin arası rivayet odur ki Necati Şaşmaz namı diğer Polat Alemdar ‘a malum nazarın asıl burada değdiği söylenen bir başka güneşin henüz zapt edilemediği ender bölgelerden biridir. Bir Filistin düğününe devriyeye giden İsrailli askerlerdir bu kez haber konusu olan. Aslında bu olağan eylem tıpkı köpeğin insanı ısırması gibi haber değeri taşımaz elbette. İnsanın köpeği ısırıp da haber değeri taşıdığı ve olayın haber konusu olduğu şey İsrail askerinin çalan Gangam Style şarkısına kendisini kaptırıp görevi, devriyeyi bir kenara atarak oradaki Filistinlilerle birlikte dans etmesidir. O askerin artık ceza yemesi kaçınılmazdır. Siz bakmayın savaşın bile hukuku var dendiğine nitekim savaş ile insanlık aynı karede dahi yer alamaz. Tıpkı kilisede evlenen çiftlere Katolik düğünlerinde rahibin önlerindeki kalabalığa bir mani olup olmadığını sorduğunda birinin de çıkıp “bu düğün gerçekleşemez, çünkü siz kardeşsiniz, evlenemezsiniz” demesi gibi neredeyse birileri de çıkıp “durun siz düşmansınız, birlikte eğlenemezsiniz” diyecektir.
Keza savaş birileri için mutlak surette gereklidir. Savaşın hukuku olmaz ama en babayiğidinden endüstrisi vardır, ticareti vardır. Yine toplumca tepki görecek yasaları, tartışmalı konuları ve dahi bilfiil zamları, ek vergileri, son model harçları gölgeleyecek gazetelerde bunlara haber atlatıp bunları ikinci haber durumuna düşürecek büyük puntolu koyu manşetler her zaman gereklidir. Savaş bizatihi spontane 16 puntoluk kalın italik sürmanşettir.
Velhasıl sen ey Savaş’ın Lordu, sen ki her daim acımasızsın, isyankarsın, vefasızsın, riyakarsın, hem küçücük bir çocuğun korku dolu gözleri gibi günahsız hem de küçücük bir çocuğa ölmeden önce “küçük çocukları da küçük kurşunlarla öldürürler değil mi anne?” diye sorduracak kadar günahkarsın tıpkı hayat gibi.