DİNİN İNSAN SAĞLIĞINA KATKISI
Ölümü inceleyen bilim dalına Tanatoloji denir. Tanatoloji, ölümle yüzleşen insanların ümit duygusunu ayakta tutma ile ilgili çözüm üretileceği konusunu araştırır. Akıl ve dinin birbirinin karşıtı olarak algılanmasının sonucu, dine ihtiyacın olmadığı anlayışı verilmeye çalışıldı. Din insanların teselli sığınağı olarak kullanılan bir kavram şeklinde sunuldu. Dinle ilgili herhangi bir genetik tanımlama yapılmadı. Fakat Tanrı inancıyla ilgili beyin araştırmalarında, aşağıdaki üç duygu yakalandığında insanların beyninde mutlaka ilgili alanın harekete geçtiği görüldü. bu üç duygu, dinlerin sunduğu duygulardır.
Birincisi, insanın kendi kişilik sınırları ortadan kalkıp evrenle bütünleştiği ve evrenin bir parçası gibi kendini hissettiği zamandır. İkincisi, bütün ihtiyaçların giderildiği hissettiği andır. Üçüncüsü de bütün arzularının giderildiği hissettiği andır. Bütün istekler karşılandığı, kişilik sınırları ortadan kalktığı zaman evrenin ve yaratıcının bir parçası gibi hissedilir. Güven duygusu oluşur. İnsanoğlunu bilen, duyan, yardım eden, herşeye gücü yeten, her şeyin anahtarı ve gücü elinde olan bir yaratıcı var denildiği zaman beyinde mutlulukla ilgili alanaktif hale geçer. Serotonin ve endorfin gibi mutlulukla ilgili alan aktif hale geçer. Seerotonin ve endorfin gibi mutlulukla ilgili kimyasallar salgılanırken, stres hormonu salgısı azalır. Bu faaliyet, inanç konusunda beyinde genetik bir tanımlama olduğunu , beynin bu konuyla ilgili protein ürettiğini ve bu duygunun biyolojik temeli olduğunu gösterir.
Mide için ilaç üretirken, midedeki hücrelerin fonksiyonları gözönüne alınıyorsa beyin hücrelerinin de fonksiyonları dikkate alınarak insanlık için sosyolojik tezler üretilmesi gerekir. biyolojiden bağımsız sosyoloji ve psikoloji doğru değildir. Bu nedenle sosyal empatide en önemli unsur biyoloji ayağıdır. İnsanları mutlu eden ve felsefi çözümler üreten tezler beyinle senkron çalıştığını gösterirse kabul görecektir. Eğer beyinle senkron çalışmazsa kabul görmeyip tarihin çöp sepetine atılacaktır. Burada akılla bilimin birbirine karşı rekabeti değil, birbirini tamamlama süreci ortaya çıkar. Zihinsel bir sığınağın olması, kendini güvende hissede n bir güce dayanma ihtiyacı. Kültürel değişimlerde ön yargıların dağılmasında bilimsel bir kategori olarak ele alınması gerekir.
Dinsiz ilim kör, ilimsiz din topaldır. Kovulmuş şeytanın şerrinden sana sığınır, esirgeyen bağışlayan yaratıcının adı ile başlarım. Sözü kilit sözdür. Eve selam vermek, evde kimse yoksa bile çok olumlu bir davranıştır. Ayrılırken Allaha ısmarladık sözü sağlam temeldir. Günde beş vakit namaz kılan insan sağlıklı olur. Kötülüklere, yanlış yola gidemez. Abdest almış temizlenmiştir. Nasıl yaşıyorsan öyle dünyayı terk edersin. Çünkü sen bir misafirsin. Hayat çok kısa. Ruhun ömrü çok uzun. Bunu böyle bilmeli.
En güzel günler sizlerin olsun. Sevgi ve saygılarımla...
Kaynak kişi: Prof. Dr. Nevzat TARHAN