1910’DAN GÜNÜMÜZE HEKİMOĞLU BELGESELİNİ ÇEKİYORUM.
1910’DAN GÜNÜMÜZE HEKİMOĞLU BELGESELİNİ ÇEKİYORUM.
Geçenlerde “ÜNYEDER00;FATSAR00;“ belgeselinin yapımcısı Esra ALKAN ziyaretime geldi. Bana belgesel HEKİMOĞLU filmi çekelim dedi. Bende senaryosunu ben yazar, oyuncuları ben seçersem teklifini kabul ederim dedim ve kabul etti. Esra hanımda para yok, benim seçtiğim aktörlerin paraya ihtiyacı yok, bendede serneryolaştırılıcak palavra çok bu işi bitirmiş sayın.
Hemen rol dağılıma başladım. Hekimoğlu rolü için Şevket Ömeroğlu biçilmiş kaftan. Ortaboylu devamlı kirli sakallı kafa kel bir tip. Karakter olarak Hekimoğlu fıtratında zararsız kendi halinde kader mahkumu . 20 yıl dağlarda yaşamış bir tavuk bile boğazlamamış eşkiyayı canlandırmak bizim Şevket’e yakışır dedim.
Bu role önce Hekimoğlu tarama özürlü olduğu için kel Aliyi (Ali Çebi) düşünmüştüm. Ama Ali’nin Trabzonda okurken eşkiyalık yaptığını biliyordum. 12 Eylül yetişmeseydi Ali tüfeği omuzuna alıp ZİGANA dağına postu serip eşkiyalığını ilan edecekti. Onun için onu bu role uygun görmedim. Çebi sülalesi erkekleri doğduğu andan itibaren nüfusa eşkiya olarak kaydediliyor. Bu rolü vermeyişimin nedenide budur.
Hekimoğlunun yeğeni rolüne erkek Selami’yi (Selami Yıldız) Selami ince yapılı %75 kel ama yaşına göre yakışıklı oda eşkıya amcası gibi pek eşkıya fıtratında değil vukatı yok ama stajyer eşkıya aslında köyde tarla kazmayı erindiği için amcasına sığınmış maceracı bir tip.
EŞKİYA TAKİPCİSİ
Bu rolü adanın arkasında balık takibi yapan kiski mahmuta verdim. Yani müfreze komutanı ön yüzbaşı Mahmut bey rolü. Mahmut bu rolden çok etkilendi.Ben Şevket ile Selami’ye ateş açmam dedi. Bende oğlum kuş tüfeği ile atacaksın tüfekte saçma yok yalnız barut olacak dedim. Bu sefer “ya şeytan doldurursa” deyince git ulan dedim. Ve onu eledim.
MÜFREZE KOMUTANI MAHMUT BEY
Bu rolü gerçek hayatta dedesi yüzbaşı Mahmut bey olan Mahmut Göksu’ya teklif ettim. Severek kabul etti. Ben zaten Şevket’le erkek Selami’ye gıcığım ateş edeceğim mümkünse kuş tüfeğiyle sıfır numara saçma olsun onlarda bilmesin! Bende rol icabı kaçarken popolarını ilistire çevireyim dedim.
YARDIMCI OYUNCULAR
Hekimoğlu ile dış dünyanın haberleşme ortamını gazeteci Arif sağlıyor. Burada 1910 yılının Fatsa kaymakam rolününe uygun ve yakışıklı boynuna kırmızı flar takması şartıyla Uğur Haznedar’ı görüyorum.
KÖTÜ ADAM ROLÜ
Bu rolde çok zorlandım rol Hekimoğlunun sonunu hazırlayan Çitlice Muhtarı rolü. Bu adam Hekimoğlu şarkısında şöyle geçer Çitlice muhtarı puşttur pezevenk. Bu rolü Hortlak Süleymana teklif ettim o bile kabul etmedi döverim seni dedi. Neden dedim! Hekimoğlu benim yakın aile dostumdur ailece görüşürüz deyince kandisine hak verdim.
HEKİMOĞLUNUN SONU
Hekimoğlu 20 yıl kendisine pusu kuran askerden kurtuldu ama kendisini kovalayan kanlılarından kurtulamadı kanlıları yani milis kuvvetler kendisini bir ev sıkıştırdılar evin etrafı sarılmıştı. Yeğeniyle kapıdan fırladı evinin önündeki taş duvarın arkasına sığınıp siper alacaktı. Tam duvarın üzerinden sıçrarken yaylım ateşi açıldı. Duvarın arkasına düşmeden havadan isabet aldı ve taş duvarın arkasıana ölüsü düştü. Hekimoğlunun kimin kurşunuyla vurulduğu belli olmadı ama en önce genç Yusuf (Tahmazoğlu Yusuf ağa) ateş ettiği için onun ateşi ile vurulduğu rivayet edilir.
Bu olay 1910 yılında oldu ve fotoğraflarla belgelendi.Hekimoğlu ve yeğeni yerde yatıyor, başında tüfekli Yusuf ağa var kaytan bıyıklı bu rolü Ali Osman Gürsu’ya veriyorum. Yanındaki delikanlı da Osman Güvenalp.
FİLMİN SENERYOSU
Burada filmi gerçek değil fantastik formda çekiyoruz. 102 yıl sonra Hekimoğlu ve yeğeni mezardan kalkarlar. Bilinmeyen bir yerde muhtemelen Güneydoğuda bir mağraya girerler!! Lütfen şaşırmayın Etilerden daire kiralıyacak halleri yokya ( senaryo saçma demeyin. Harry poter filmindeki saçmalıkları iki sat seyrettikten sonra benim senaryoma saçma demeyin).
Neyse konuya dönelim. Hekimoğlu mağaraya girerken telaşla bir grubun çıktığını görür. Nereye gidiyorsun diye sorar “askere pusu kurmaya” denilince ömrünün 20 yılını asker pususuna düşmemek için mağaraya sığınan Hekimoğlu şaşırır.
Mağaraya girer girince hep şaşırır. Kendi kaldığı mağarada ayılar bile kış uykusuna yatmaya bile tenezzür etmediği mağaralardan olmadığını görür. Mağaranın ışıklandırılmış yiyecek stoklu hatta pilazma televizyonlu olduğunu görür.
Televizyonu bilmez ama seyir eder. Birde sevdiği NARİN’i düşünür acaba nerededir. Televizyonda bir görüntüye takılır. Sevdiği kızı evine götüren bir genç onu önce boğar sonra elektirikli testereyle keser parçalara ayırır parçaları paketler çöp kutusuna atar. Hekimoğlunun gözleri fal taşı gibi açılır yeğenini dürter “bana eşkıya, böyle adamla insan diyenin anasını satayım” der.
Birgün televizyonda askerle ilgili bir söz duyar .”kartondan asker” o asker geliyor lafını duyunca Canik dağlarında gizlenecek mağara arardı. Asker ona göre korkulacak adamdı, ona silah atılmaz ondan kaçılırdı. Ama 102 yıl sonraki askere böyle bir tanım yapıyordu.
O bir askerin ancak silahla esir alınabilineceğini sanırdı. Ama Türk ordusunun baş komutanı sayılan askerin HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ adlı silahla esir alınmasına pek akıl erdiremedi. O en büyük silahın AYNALI MARTİN olduğunu sanırdı, kendisinden sonra mermisi, barutu olmayan ne güçlü silahlar çıkmıştı.
Eşkiya Hekimoğlunu karşısındaki televizyon çok şaşırtmıştı. Kendisinden 102 yıl sonra değişen şartlar tüylerini diken diken etmişti. Kendisinden yıllar sonra ortaya çıkan 30 bin kişinin katilinden (Apo) bahsederken sayın denmesine pek mana veremedi. Kendisine kimse sayın Hekimoğlu dememişti.
Hekimoğlu 102 yıl sonrasının bu günkü yaşam şekline uyamayacağını anladı. Televizyonlarda konuşulanlara kendi değerlerinde uymadığını hissetti ve yeğeninin sırtına dokundu. Kalk gidelim yeğen bu dünya bize yaramaz dedi. Ve ağır ağır mezarına doğru yol alırken sinema perdesinde oynayanların adı ağır ağır akıyordu..!!!