Deprem adam öldürmez, yıkılan bina adam öldürür.
Deprem adam öldürmez, yıkılan bina adam öldürür.
Yukarıda gördüğümüz resim 1939 yılındaki Erzincan depreminin Fatsa uzantısı. Yer beşik pazarı, o depremde Erzincan bölgesinde ve uzantılarında ölenlerin sayısı 32.900 O günkü binalar ahşap, kargir ve en fazla üç katlıydı. Ama kaybedilen insan sayısı o güne göre rekor. Bu gün aynı olay yaşansa ölü ve yaralı sayısı bakımından o günkü rekoru bir kaç misli ile egale eder.
Bir deprem olur gazetelerde sürmanşet. Müteahhit malzemeden çalmış! Eğer deprem Yalova civarında olmuşsa şerefsiz müteahhit deniz kumu kullanmış. Eğer deprem Van’daysa hırsız müteahhit dere kumu kullanmış. Daha da olmadı. Demirler ince imiş, etriye demirleri bağlanmamış. Peki o sıralarda o binanın planını çizen mühendis nerelerdeymiş? Hiç! Binanın planını çizdi, parasını aldı gitti!!! Zaten onun görevi binanın mevzuata uymayan bölümlerini kitabına uydurup bir kaç kat daha fazla attığı zaman görevi bitmiş olmuyormu?
Bu arada mühendis arkadaşlarım kızacaklar ama 1939 daki depremde beşikpazarının durumu ortada ne hale gelmiş görünüyor. Bundan ders alındı mı? Hayır. Daha dün cumhuriyet meydanında İş Bankasının üç katlı
binası yapılırken zemin etüdü yapıldı.
Zemin çürük çıktı. Temele 24 temel kazığı çakılıpbina güvenceye alındı. Bütün Fatsalılar bunu gördü. Ama o binanın yakınındaki binaları yapan mühendisler görmedi. yarın deprem olsa kabahat kimdedir?.
Yıllar önce Mustafa Çamaş İş Bankasının yanındaki binaya temelde ve kolonda güçlendirme yapmadan ruhsat vermedi. Sonra gerekli güçlendirmeler yapıldı. Sonra ruhsat verildi.R00;(Ekseri kötü başkanlar böyle yapar) Sonra belediyeye gelen ruhsat taleplerinde temelde zelzele kirişi 4 kat sonrası statik hesabı istedi. (Tabi kötü başkanlar böyle zorluk çıkarabilir) Temelde bir zelzele kirişi depremde binayı kurtarabilir, maliyeti ise sadece 300 kg demirdir.
Binaların caddelerinde ki duruşu faul, cadde genişliği sekiz metre bina yüksekliği 6 kat. Adamın binanın yıkılırken içeride olması önemli değil. yoldan geçenlerde o çürük denen binanın altında kalır. Yani sen kendi binanı istediğin kadar düzgün yap. Bir takım kurumlar işlerini doğru yapmıyorsa senin titizliğinin pek kıymeti harbiyesi yok.
Bu misaller çoğaltılır. Ama bir atasözü vardır. ”Tezekten terazinin boktan olur dirhemi” Sistemin neresi doğru ki! Mühendisliği-Müteahhitliği doğru olacak.
Matematiği iyi olan bir liseli üniversite imtihanında yüksek puan alıp mühendislik fakültesine giriyor. Orayı bitirip büro açıyor ve dev inşaatları yapmaya başlıyor. Bir yerden para tedariklenen ilkokul mezunu bir adam bir mühendise parasını veriyor, bir binayı istediği gibi yaptırıyor.
Peki bu adamların birinin elinde diploması , diğerinin elinde parası olsa demirci dükkanı açabilir mi? Hayır! Bunların, demirci olması için bir demircinin yanında çalışması lazım. Sonra sanayide çıraklık okuluna gitmesi lazım. Kalfalık diploması aldıktan sonra, bir ustanın yanında sigortalı bir yıl çalıştı belgesi alması lazım. Sonra usta belgesi alıp dükkan açabilir. Biri diplomayı, diğeri de parayı bulup bina yaparsa böyle sonuçların alınması kaçınılmazdır.!!
Mesela bina yaptıran mal sahiplerinin de bu işte günahı var. Şevket Ömeroğlu bir bina yaptırıyor. Temel atılırken 37 gün temelin kazılışını dikkatlice takip etti. Hatta gece temel atılan yerde yattı. Hatta yakın silah arkadaşı Belediye zabıtası Yılmaz Aydın kendisini çok takdir ediyordu. “Şevket belediye imar işlerinden daha dikkatli” diyordu. Meğer Şevket’in niyeti başkaymış. Hakkı Karabacak’ın demesine göre temel Şevket’in umurunda değilmiş. O gençliğinde Karadeniz’de korsanlık yapan amcası Şevket reis’in altınları çıkacak mı diye temele dikkatlice bakıyormuş.
Şimdi ise bağlıyorum. Bölgede (M.Kemal paşa) zemin bozuk. Müteahhit, mühendis dikkatsiz, mal sahibinin derdi temelden çıkacak altınlarda veya bir kaç kat fazlasında Allah göstermesin bir zelzele olsa ne olur? sizin kararınıza bırakıyorum.