BİZ SENDE TUTUKLU KALDIK
BİZ SENDE TUTUKLU KALDIK
Bizler zaten aman vermez hasretiyle birlikte devletlümüzün her daim gözlerinin hapsindeydik. Şimdi üzerine bir de yedi cihan dolanıp kendi hayatımızdan çalıp, bana mısın demeyen devletlümüzde tutuklu kaldık iyi mi?
Zaten davalı biz, davacı biz yorgun argın celselerde mahkumduk ona. Yargıtay 9.Ceza Dairesi ‘ nin yeni kararıyla da al sana posta posta hatıralar, oltalarda yar, biz perişan günlerimiz hayli dar ama anlamazsın bizi Yargıtay olduk basbayağı. Malum örgütlü suçlar için tutuklulukta geçen süre Yargıtay ‘ ın ilgili ceza dairesine göre artık resmen yüksek mahkeme içtihadı ile azami 10 yıl olarak belirlendi. Yani bildiğiniz koskoca bir hürriyetten yoksun 10 yıl. Üstelik kesin hükümsüz peşin fiyatına kredi kartına 10 taksitle. Meslekte bile 10.yılını doldurana neredeyse fahri doktora veriyorlarken içeride makul şüphe ile geçirilecek tam 10 yıl. Mübarek tutukluluk değil askerlik sanki. Hem de en bedellisinden ama bunun bedeli fazla kaçmış galiba. İnsanın 10 yıl tutukluluk süresini duyunca cinnetini kısa dönem yapası geliyor valla. Askerlik kısalıyor tutukluluk aksine uzuyor. Gören de makul şüphe ile bir tedbir olarak tutuklama adı altında yargılama yapılmıyor da 2 Balkan, 1 Trablusgarp, iyisinden de 2 adet Dünya Savaşına asker toplanıyor sanır. Tekalif-i Milliye olsa bu kadar anca yani. Ne diyelim dışarıda deli dalgalar gelip duvarları yalar seni bu sesler oyalar, bari sen aldırma Sabahattin Ali sen aldırma.
Oysa İnsan Hakları Mahkemesi makul bir süreden bahsediyor. İnsanın aklına Erkan Yol aç ‘ ın yarışması da gelmiyor değil hani. Başımızı emme basma tulumba gibi sallamamalıymışız ve makul ve de mantıklı olarak cevaplar vererek yargılama yapmalıymışız gibi sanki. Nereden bakarsanız şarkı sözü gibi bir değil iki değil vallahi çekilecek dert değil, eğer böyle giderse 10 yılda içeride tutuklu tutuklu ölmemek elde değil.
Bizim meşhur suaygırı hikayesi gibi de durum biraz sanki. Malum arkadaşını öldüren adama hakim sorar “arkadaşını neden öldürdün” diye. O da “hakim bey 2 yıl önce bana suaygırı demişti ama” der. Bunu duyan mahkeme hakimi de sinirlenir ve “iyi de durdun durdun 2 yıl sonra arkadaşını neden öldürdün be adam” diye azarı basınca o da biraz mahcup “ben suaygırını daha yeni gördüm” diye cevap verir. Yani elin adamı suaygırını 2 yılda görüp karar veriyor, devlet koskoca 10 yılda bir adamın suaygırı olup olmadığını anlayamıyor. Hayret gerçekten.
Biz Ferhan Şensoy ‘ un Pardon filmini yargılama sistemimizin absürt bir parodisi olarak biliyorduk ama bizim yargılamamızın bizzat kendisi parodisini yaratmaya başlıyor anlaşılan. Hayat işte, hep sanat hayatı taklit edecek değil ya, bu sefer de hayat sanatı taklit ediyor besbelli. Bizde mevzu bahis tartışmalı suçların çoğu ya devlete karşı ya da örgütlü sayılıyor zaten. Az daha böyle giderse size kabaca gelecek kabilinden misal. İki kişi oturup son zamların fazlalığından bahsetse alın size devlete karşı şakkadanak örgütlü suç. Size uygun örgüt adı buluncaya kadar 10 yıl geçer zaten. Askeri,profesörü, tarihçisi derken neredeyse memleketin yarısı olağan şüpheli bizde. Böyle bir ortamda kim konuşur,kim yazar? Ortalık görmeyen, duymayan ve konuşmayan üçer maymundan geçilmez,ülke de Maymunlar Cehennemi ‘ nin yine yeni yeniden çevrimine dönmez mi?
Kısaca başımızın ucunda 10 yıllık tutuklu ayrılık ,insan hakları sözleşmesi büyük harflerle sessizce çıkmış gitmiş, devletin elinde tuttuğu karar , bizse milletçe sanık, cezamız müebbet de tek sorun işte bu sonu gelmez yalnızlık.