OTOBÜS ŞOFÖRLERİ ve PARLAMENTERLER
OTOBÜS ŞOFÖRLERİ ve PARLAMENTERLER
Ne alakası var demeyin! İstanbul’a gideceksiniz. Bindiğiniz Fatsa Nokta Turizm firmasının şoförlerinin otobüsün başında bulursunuz. Yolculuğunuz 14-15 saat sürer. Üç defa mola verir. Mola yerlerine yağmur, kar, buz demez aynı saatlerde ulaşır. Gece sabaha kadar gider. Yolda nerede kasis varsa 1000 km boyunca bilir. (en ufak ayrıntıyı) Yol boyunca boş sigara pakedini bile fark eder. Gece başladığı yolculuğun sonunda sabaha kadar direksiyon başında bir dakika bile gözünü yumma şansı yoktur ve yummaz. Gözünü birkaç dakika yumması kendinin ve sorumluluğunu aldığı insanların ölümü demektir!! Neyse İstanbul’a indiniz. 15 saat yolculukla geçti. Şoförler üç saat otobüsün temizliğine, bakımına refakat ederler. Geri kalan 4 saatte dinlenirler ve geri dönüş başlamıştır. Otobüsün kalkış saatidir. Bir de bakarsınız şoförlerden biri tertemiz pırıl pırıl direksiyonda diğeri ise kapının yanında sizlerle beraberdir. Ve sabaha kadar yolculuğun startı verilmiştir. Yine dikkatle sabaha kadar gözlerini kırpmadan. (Zaten şansları yoktur) Fatsa’ya gelirler ve bu devran böyle devam eder. Ben bunları uydurmuyorum. Bir zamanlar otobüs şoförlüğü yapmışlığım vardır. Şoförler ayda 1000 TL alır parlamenterler 10.000 ...
Parlamenterlere bakalım: Ankara’nın en nezih bölgesinde çalışmaları için TBMM binası vardır. Onların rahat çalışmaları için her türlü lüks sağlanmıştır. Oturmaları için turuncu ceylan derisi koltukları vardır. Masalarında oylama için elektronik oylama sistemleri vardır. Elini uzatsalar yardımcıları hemen koşar. Buraya kadar herşey tamam. Oturum açılır, biz de Meclis TV’den oturumu seyrederiz. Bir de bakarız meclisin yarısı boş. Kimi salonda kimi bilmem nerede. Yani yaptıkları işe otobüs şoförleri kadar saygılı değiller. Siz hiç peronda kalkış saatinde otobüsün başında olmayan şoför gördünüz mü?
Neyse oturum başlar, konuşmacı konuşur, o sırada dinleyenlerin kimi bakıyor, kimi geri bakıyor, kimi başka şeyle meşgul, kimi yanındakiyle muhabbet ediyor. Siz hiç geri bakarak, yoldan gözünü ayırarak muhabbet eden şoför gördünüz mü? Olmaz, göremezsiniz. Zaman geçer, kimi parlamenterlerin başı öne düşer, şekerleme yapar. Kiminin bşı arkaya düşer, ağzı açık kalır. Kimisi ise kollarını önündeki masaya koyar, başı kollarının arasında aşikare uyumaya başlar. Bu uyku şekline camışlayarak uyuma denir. Siz hiç yukarıda anlattığım gibi direksiyonda uyuyan şoför gördünüz mü? Göremezsiniz. Göremezsiniz çünkü görme şansınız olmaz. O otobüs o sırada ya devrilir, ya çarpışır.
Şimdi, başı kollarının arasında, kıçı ceylan derisi koltukta uyurken birileri neler yapar, sonra demokrasi adına neler olur?
Aslen güneydoğulu bölücü olup T.C. üniversitesinde okuyup vekil olan adam meclis başkanına parmağını sallayıp tehdit eder ve başkan da ona “Ne o beni mi öldüreceksiniz” der. Kel kafalı, şiş göbekli adam 3 dakika yumruk sallayacak kondusyonda değildir. Ama pkkya güvenip meclis çatısı altında T.C. hükümetine posta koyar. Kocası pkk ile dağda olan kadın şu an meclis çatısı altıdadır. Kardeşi 33 kişinin katili Sırrı Sakık da bu çatı altındadır ve o da şikayetçidir. Gölbaşı Bld. Al karının ölüsünü şehidimizin yanından derlen o da doğduğum topraklara giderim diye Türk halkına sitem eder. Git birader arkandan ağıt yakmayız. Ama sıkar. Ağrı’da tezek kokulu ortamda yaşayamazsın. Bir de Sebahat Tuncel var, daha önce cezaevindeydi. Demokrasi memokrasi dediler, onu oradan çıkarıp meclise koydular ne oldu? O şimdi meclis çatısı altında olmaktan utanıyor. Ama T.C. Milletvekili rozetini yakalarına takmaktan, VIP muamele görmekten, ayda 10 bin TL maaş almaktan utanmıyorlar!!
Kıçları ceylan derisi koltukta camışlayıp uyuyan vekiller uyandıklarında biz ne yapmışız deyip bunları meclisten ihraç etmiyorlar ya bunların memlekete faydası, Fenerli Guiza’nın fenere faydası kadardır.
ERTUĞRUL GÜNAY
Eskiden Murat 131 otomobiller vardı. Onları modifiye ederler, satarken de Şahin görünümlü Murat otomobil diye lanse ederlerdi. Ertuğrul bey de aynen öyle AKP görünümlü CHP’li. Kendisi aslen CHP’li olduğu için İzmir yöresinde talim yapıyor. Buralara hiç faydası yok. Kendisi turizm bakanı. Biz Gaga Gölü turistik diyoruz. Çıngırt Mağarası turistik diyoruz. Budak’ta kaya mezarlar var; turistik diyoruz. Hiç dönüp baktı mı? Yok. Haberi bile yok.
Kültür ve Turizm Bakanı ya kibar işlerle uğraşır. Mesela çalıştay yapıyor. Kabakdağı ile ilgili bir işimiz var. (Katılanların hayallerini biz çoktan geçmişiz) Bakanla görüştüm. Mart ayında sizi ararız dedim. Bana o ayda beni bulamazsınız dedi. Az daha “Ne yani, bulunmaz hint kumaşı mısınız” diyecektim. Ömrün Ankara’da CHP’ye beni aday yapın diye parti kapısı önünde geçti. Yarın yine aday olacaksın bari einde imkan varken Fatsa için kullan demek istiyorum. Hilmi Güler Bey de bakandı. Geldi gitti ne faydası oldu? Hiç!! Senin de yarın hiç olmayacağın ne malum???
Parlamentoda Ertuğrul Günay Kenan Evren’in yargılanmasını istedi. halkımız güçlüden yana olduğu için dün Evrenci’yi bugün AKP’ci. Ertuğurlu bey Kenan Evren mağduru olduğunu söylüyor. Sülük Gölü’nde Ekrem Gündüz, Mağazalarbaşı’nda Mehmet Cevahir de Evren mağduru. hapis yattılar. onlar dün de Fatsalıydı bugün de. Ama siz dün ortanın solundaydınız, bugün AKP’nin dümen suyundasınız. Siz de mücadeleden değil, güçlüden yanasınız.
PALAVRA KARARINDA OLMALI
Günümüzde çok aşırı derecede kullanılmaya başlanan bu olguyu uzman gözüyle masaya yatırdım. Manası yaklaşık olarak: “Herhangi bir konuda gerçeğe aykırı davranış ve sözler” demektir. Ben palavrayı severim ama kimseyi aşağılamayacak, ezmeyecek, kandırmayacak kalitede olanını.
Palavralar ikiye ayrılır: a) Uhrevi palavralar b) Dünyevi palavralar
A sınıfına giren uhrevi palavralar çok tehlikelidir. Bu sıralar çok kullanılmaktadır. Bunun içerisine de bol miktarda gösteriş katılarak lezzetlendirilmeye çalışılır. Mesela ramazanda iftar çadırı olarak çok görülür. İftarı verenin parasının helal veya haram olduğuna pek bakılmaz. Yemeğin lezzeti önemlidir, bunlar alt tabaka içindir.
Bir de üst sınıf iftarlar vardır ki bu tür davetler üst klasman müslümanlara verilir. (5 yıldızlı otellerde) Bunda yemeğe ilaveten tasavvuf müziği vardır. Davetlilerin oruç tutması pek önemli değildir. Bir de kuranda olmayan önemli geceler vardır. Bu palavracı müslümanlar bu tür gecelere önem verirler. Peygamberimizin doğumu bile abartılı şekilde kutlanır. Ben peygamberimizin doğum günü yaptığını hiç duymadım. Bunlar çok önemli olaylardır. Dünya menfaatleri ahiret üzerinden kullanılmaktadır.
Dünyevi palavralar da kendi arasında sınıflara ayrılır. En basiti birebir palavra, yani adam karşısındakine palavrayı atar. O da yutmuş gibi dinler. Tehlikeli değildir. Tehlikeli olanı kitle iletişim araçları ile atılanlardır. Mesela TV kanalı ile, adamı görünüşte bilgi küpü sanarsın adam tenekedir anlayamazsın. Birtakım resim ve krokilerle kendini destekler. Bir de yoldan geçilene atılan palavralar vardır. Bu da pek tehlikeli değildir. Örneğin Atatürk parkıının önündeki resimli levhalar, Yalçın Otel’deki slayt gösterileri gibi palavralar vardır. Buna katılmak özel davete tabidir. Burada AKP’li bld iktidarı M. Çamaş’tan faizi giydirilmiş (büyütmek için) 7 milyon küsür borç devraldığını söyler. Orada davetli CHP’li Yüksel Pekbüyük, MHP’li başkan Şakir Uygun vardır. Onlar ulan bu belediyenin hiç alacağı yok muydu diye sormayı akıl edemezler. Onlar da palavrayı paşa paşa yutarlar.
Eeee!!! Aradan 4 yıl geçer. Bu sefer 25 Milyon TL borç devraldıklarını söylerler. Seçim zamanıdır, Yüksel ve Şakir bu palavrayı tekrar yutarlar. Boğazlarına da hiç takılmaz.
Bir de kanuni palavralar vardır. Ona karşı gelmek hepten imkansız. Efendim park sorununu çözeceğim diye 1400 m2 alanda park ağaçları kesilir, CarrefourSA’ya verilir. CarrefourSA uluslararası bir şirket. İngiltere’de HYDE Park’a ağaçları kesip market yapacağım diyebilir mi? New York’ta Central Park’ın içine market koyacağım diyebilir mi? İstanbul’daki Taksim Parkı veya Ankara’daki Gençlik Parkı’nın ağaçlarını kesip yapabilir mi? HAYIR. Peki 30 Ağustos Zafer Parkı’nın ağaçları kesilip beton yığını yapıldı. Fatsa’nın trafik sorunu çözüldü mü? Şimdi internetten aldığım palavra kelimesinin mealini açıklıyorum: “HERHANGİ BİR KONUDA GERÇEĞE AYKIRI SÖZLER”