MEŞHUR BELGE VE YORUMLAR ÜZERİNE
Sahte mi? Gerçek mi?
Fotokopi mi? Asıl mı?
Genelkurmay tarafından mı hazırlandı, yoksa genelkurmay ile hükümetin arasını açmak isteyenler tarafından mı?
Tehlikeli mi, ciddiye almaya değmez mi?
Polis mi servis etti, bir başkası mı?
Avukatın yazıhanesinde yapılan arama sırasında polisler mi koydu yoksa önceden var mıydı? vs. vs.
Geçenlerde bir yazımızda insanlarımızın genelde çok heyecanlı, işin aslını öğrenmeden peşin yargılarla kararlar verdiklerini, bunun ise bizleri yanlış sonuçlara götürdüğünü yazmıştık. Hata etmişiz. Sıradan insanların heyecanlı davranıp, acelecilik sonucu yanlış kararlar vermesi ülkeyi yönetenlerin yanında yavan kaldı. Son birkaç gündür üretilmeyen senaryo kalmadı.
Ortalığı karıştırmak isteyen bir yazar çıkıyor: “Polislerin arama yapması sırasında kamera kayıtları var. Bu kamera kayıtlarına göre bu belge kesinlikle gerçek belgedir. Aksi düşünülemez...” diye feryat ederken, diğer taraftan bir başka yazar: “Bu belge kesinlikle uydurmadır. Çünkü belgenin aslı soruşturma savcısında bile yoktur...” diye ahkam kesmeye devam ediyor. Her iki tarafın da yazdığına inanmak isteyen, inandığı yazarın fikri etrafında birleşip, daha ne olduğu kesinleşmeyen bu fikri empoze etmeye çalışıyor. Bu da ülkenin kamplara bölünmesine neden oluyor.
Halbuki konuşarak çözülmeyecek hiçbir şey yoktur. Gerek Sayın Başbakanın ve gerekse Sayın Genelkurmay Başkanının birbirleri ile görüşmeden önce yaptıkları açıklamalar ile görüşmeden sonraki açıklamalarının gerginlik ve yumuşaklık dozu elle tutulur ve gözle görülür kadar farklıdır. Doğrusu da görüşme sonrası yapılan açıklamalardır. Şimdi köşe yazarı arkadaşlara soruyorum. Yarın öbür gün belgenin gerçek özelliği ve kaynağı ortaya çıktığında ve bugün yazdıkları ile hiç ilgisi ve alakasının olmadığı anlaşıldığında bu yazdıkları tahrikkar ifadeler nedeniyle hiç yüzleri kızarmayacak hiç utanmayacaklar mı? İnsan biraz yapıcı, biraz mutedil olamaz mı? Büyük bir çoğunluk için maalesef üzülerek söyleyeyim ki ortalığı karıştırmak, kurum ve kuruluşları birbirine takıp, bıyıkları burarak, dudakları eğerek gülmek, ülkenin geleceğini görmekten daha zevkli olsa gerek. Yazıklar olsun böyle düşünenlere, yazıklar olsun bu kötü düşünenlere prim verenlere...!